|
Danıştay’dan idarecilerin görevden alınmasında ezber bozan kritik karar

Görevden almalara ilişkin yargı kararlarında kamu yararı ve hizmet gerekleri kavramını sıklıkla görürüz. Ancak, kamu yararı ve hizmet gereği her olayda farklı farklı gerekçelere dayandırılır. Danıştay 2. Dairesi, görevden alınan idarecilerin açtıkları idari davalarda pekte alışkın olmadığımız bir karara imza attı. İdarecilerin görevden alınmalarında bu kararın niçin kritik önemde olduğunu açıklamaya çalışacağız.

Atamalarda ve görevden almalarda ve 657 sayılı Kanun'un hangi maddeleri kullanılır?

Üst düzey görevlere atamalarda ve görevden almalardaki onaylarda 657 sayılı Kanun'un 68, 76, 74 ve 71'inci maddeleri kullanılmaktadır. Eğer teşkilat kanunlarında özel düzenlemeler varsa bu hükümler de yazılmaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalarda ise 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kullanılmaktadır.

Atama kurum içinden yapılmışsa 657 sayılı Kanun'un 76'ncı maddesi, kurumlar arası yapılmışsa 74'üncü maddesi, şayet atamada sınıf değişikliği de yapılmışsa atama onaylarında 74 veya 76'ncı maddenin yanında 71'inci maddeye de yer verilmektedir.

657 sayılı Kanun'un memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi başlıklı 76'ncı maddesinde; “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68'inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler. Memurlar istekleri ile, kurumlarında kazanılmış hak derecelerinin en çok üç derece altında aynı veya başka yerlerdeki kadrolara atanabilirler...” hükmüne yer verilmiştir.

Görüleceği üzere, kanun maddesi ile kurumlara görevden alma konusunda çok geniş yetkiler verilmiştir. Ancak, yıllardır yargı mercileri görevden almalarda kamu yararı ve hizmet gereği sorgulamasına girerek bir çeşit yerindelik denetimi yapmıştır. Halbuki yargı mercileri sadece hukukilik denetimi yapabilir ve yerindelik denetimi yapamaz. Bu husus 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda açıkça belirtilmesine rağmen maalesef yerindelik denetimi yapıldığı görülür. İdari yargının yapmış olduğu yerindelik denetiminin görevden almalardaki keyfiliği büyük oranda engellediğini de söylememiz gerekiyor.

Danıştay 2. Dairesi'nin görevden almalardaki yeni kararı neden önemli?

Danıştay 2. Daire Başkanlığı'nın 2020/1122 E., 2021/6 K. No.'lu Karar'ı görevden almalarla ilgili önemli bir karara imza attı.

Kararda şu ifadelere yer verilmiştir; İlk Derece Mahkemesi Kararı'nın özetinde; İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararla; daire başkanlığı gibi üst düzey kamu yöneticilerinin, kamu kurum ve kuruluşlarının geleceğe dönük planlarını ve politikalarını saptayan, bu plan ve politikalardaki hedefleri gerçekleştirmek için gerekli kaynakları ve bu kaynakların kullanım yerlerini belirleyen ya da bu kişilerin emir ve direktifleri yönünde uygulamayı yapan veya onlara yardımcı olan kişiler oldukları; atama yapma ve görevden alma konusunda idareye tanınan takdir yetkisinin bu tür kadrolar için daha geniş olduğu, davacının bulunduğu göreve herhangi bir sınavla değil takdir hakkı çerçevesinde atandığı, …görevinde yaklaşık 7.5 ay görev yapmış olduğu, idarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görevini değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına dair dosyada herhangi bir bilgi belgenin de bulunmadığı dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi konuyla ilgili olarak; Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi’nce; davacının … görevine atanmadan önce bu görevin hiyerarşik olarak altında olan kadrolarda uzun yıllar çalıştığı, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun bir şekilde atanmış olduğu; … görevinde yetersiz veya başarısız olduğu yönünde bir iddia bulunmadığı, herhangi bir disiplin cezası almadığı veya adli ya da idari soruşturma geçirmediği, aldığı eğitimlerin yürütmekte olduğu … göreviyle uyumlu olduğu, ayrıca yine görev alanıyla ilgili olarak çok sayıda sertifika ve belgelerinin bulunduğu, daha önce başka kurum ve bakanlıkta görev yapmış olmasının davacının kusuru olarak gösterilemeyeceği, davalı idarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka uygun kullanmadığı sonucuna varıldığı; öte yandan dava konusu işlemin yasal dayanakları arasında 3 sayılı Üst Kademe Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gösterilmekte ise de; davacının, Kararname Eki I ve II sayılı Cetvellerde sayılan kadro ve pozisyonda görev yapan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle atanan kişi durumunda olmadığı gibi sözleşmeli personel statüsünde görev yapmadığı anlaşıldığından, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin de davacıya uygulanamayacağı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline, yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Temyiz aşamasında Bölge İdare Mahkemesi'nin kararı bozulmuştur. Danıştay’ın bozma kararında şu ifadelere yer verilmiştir; Davacının 02/10/2001 tarihinde memuriyete başladığı, 05/10/2005 tarihinde görev unvanının … olarak değiştiği, 2003-2011 yılları arasında … olarak çalıştığı, 2004 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun olduğu, 2011-2014 yılları arasındaki dönemde Aile Bakanlığı'nda … olarak görev yaptığı, 15/05/2014 tarihinde Ankara 50.Yıl Yetiştirme Yurdu Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü’ne … olarak atandığı, burada 2015-2016 yılları arasında …, 2016-2018 döneminde ise … olarak görev yaptığı, bu arada 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Sosyal Hizmet alanında yüksek lisans eğitimini tamamladığı, 29/05/2018 tarihinde TİGEM Ticaret Daire Başkanlığı’na … olarak atandığı, 18/01/2019 günlü, 216 sayılı dava konusu işlem ile bu görevinden alınarak araştırmacı kadrosuna atanmıştır.

Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, idarenin sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığı, davacının Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü … olarak görev yapmış olduğu süre ve daha önce bulunduğu görevler dikkate alındığında; davalı idarece kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için tesis edildiği anlaşılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptali ile yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmediğine karar verilmiştir.

Kararda yer alan “idarenin sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığı” ifadeleri oldukça önemlidir. Daha önceki kararlarda bu tür ifadeler yerine eğer disiplin cezası veya başkaca soruşturma yoksa görevden alma kararında kamu yararı ve hizmet gereği görülmemiştir denilerek idari işlem iptal edilmekteydi. Şimdi ise görevden alma kararının kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı yapıldığını görevden alınanın ispat etmesi istenmektedir. Bu kararın görevden almalarda önemli bir köşe taşı olduğunu ve görevden almaların bundan sonra kolaylaşacağını düşünüyoruz.

#Danıştay
#Karar
#Atama
#Görev
3 yıl önce
Danıştay’dan idarecilerin görevden alınmasında ezber bozan kritik karar
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?