Siyasette “Babacan Stili”

A -
A +
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Halk TV’de yapmış olduğu konuşma, Türk siyasetinde bir modelin/tarzın/stilin nasıl hareket ettiğini gözler önüne serdi.
Neydi bu konuşma?
Babacan, yaptığı konuşmada Haziran 2018’de AK Parti milletvekili iken ve kendi partisinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için imza vermişken, aynı zamanda Erdoğan karşısında aday çıkarma işlerinin “göbeğinde” yer aldığını açıkladı.
Bu açıklama Türk siyasetinde “Babacan Stili” diye anılacak olan bir modelin en çarpıcı yanını ortaya koydu.
Nedir bu stilin öne çıkan özellikleri?
Hep beraber madde madde bakalım;
1. Seçim sürecine giderken kimi tercih ettiğini imza ile kamuoyuna deklare ederken, akşam onu devirmek için kurulan kumpasın “tam göbeğinde” olursun.
2. Kamuoyu önünde “adayım şu” diye imza verirsin ama seçimde ona oy vermezsin. Karşısındaki adayı desteklersin.
3. Siyasette olduğun süre içinde tüm işlerin gizemli/gizlidir. Çünkü, kamuoyuna açıklayamayacak kadar “kirli” işlerin içindesindir.
4. Sistem değişikliği önerisine imza verirsin ama sonradan ben öyle düşünmüyordum dersin.
5. Siyasette en iyi noktalarda olacaksın ama net bir siyasi duruşun olmayacak. Yani “siyasetsiz siyasetçi” tarzını koruyacaksın.
6. Muhafazakâr tabandan oy alacaksın ama akıl hocaların sol-liberaller olacak.
7. Mümkün olduğu kadar susacaksın, görüş beyan etmeyeceksin ki gizemli havayı her zaman koruyacaksın.
8. Yeni bir parti kurup genel başkanı olsan dahi, ülkenin karşı karşıya olduğu en temel sorunlarla ilgili net bir tavrın olmayacak. FETÖ ve PKK örneğinde olduğu gibi.
9. Dış politik sorunlar konusunda, mümkün olduğu kadar kendini bağlayıcı görüş beyan etmeyeceksin. En ileri cümlen “Türkiye’nin bağlı olduğu uluslararası kuruluşlar ve parçası olduğu ittifak sistemleri ve anlaşmalar var” dersin. NATO’ya CENTO’ya bağlıyız tarzı açıklamalar yaparsın.
10. “Ben gelirim, para gelir” tavrını sürekli gündemde tutmaya çalışırsın.
11. Ülkenin karşı karşıya kaldığı risk dönemlerinde ortalıkta gözükmezsin, resim vermezsin, tam bir sessizliğe bürünürsün. "Susma orucu"na başlarsın!
12. Gezi Olayları ve 17/25 Aralık sürecinde en kritik görevlerdeyken konuyu geçiştirici açıklamalar yaparsın. O dönem hatırlatıldığında “benim o konuda yapılmış bir açıklamamı gördünüz mü” diye sorarsın. Yani hem görevdesindir hem de görüşünüzü kimse bilmez.
13. Ülke tarihinin en alçak ve kanlı darbe girişimiyle karşı karşıya kalındığında, memleketten 9 bin km uzakta olursun ama bulunduğun ülkenin adını bir türlü açıklamazsın.
14. Bulunduğun yerin görüşünü, siyasi tarihini, tavrını benimsemene hiç gerek yoktur. Önemli olan “dümen”in başında olmandır.
15. Sen “dümen”in başındaysan her şey iyi, sen yoksan “Bade harab ül Basra...”
16. En iyi makamlarda da olsan hep geride oynarsın. Yalnız senden geride oynayan varsa sadece bir adım öne çıkarsın.
17. Kendini genel başkan olarak kabul ettirmek için, senden daha çok geride siyaset yapmak isteyen “siyasi” ile aranın bozuk olduğunu topluma farklı kanallardan iletmeye çalışırsın ki inisiyatif sahibi olduğun imajını verebilesin.
18. Siyasi hayatının her aşamasına dokunmuş kişilere karşı vefa göstermene gerek duymazsın.
19. Mümkün olduğu kadar nasıl bir siyasi kişiliğe sahip olduğunu gizlersin.
20. Millet yapmış olduğun bir açıklamayı “gaf” olarak görür ama sen onu zaten hesaplayarak yapmışsındır. Yeni yerinde kendini kabul ettirmek için “gaf” gibi görünen konuşmalar yapmanın faydalı olacağını düşünürsün.
21. Niccolo Macchiavelli senin bu özelliklerini görse, “Prens” kitabını eksik yazdığını düşünür. “Demek ki sadece Batı’yı bilmek yetmiyor, Doğu’yu da görmek lazımmış” der…
Not: Türk siyasetini değerlendirirken artık bu yeni “stil”i de dikkate almak gerekir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.