1990’lar... 2020’ler...

Ortak özellikleri: Organize suç örgütleri... Uyuşturucu baronları... Servetler... Zehir piyasası... Eroin dolu gemiler... Susurluk kazasıyla ortaya dökülen mafya-siyaset ilişkisi... Profesyonel tetikçiler... İstanbul’dan Dubai’ye, İran’dan Kanada’ya uzanan suikastlar... Diplomat görünümlü ajanlar... Kirli polisler, hakim ve savcılar... Siyasi bağlantılar... Büyük rüşvetler...

Geçmişe dönelim... Susurluk’ta, 3 Kasım 1996’da yaşanan trafik kazası olmasaydı... Kaza yapan otomobilin içinde polis şefi, milletvekili, kırmızı bültenle aranan tetikçi çıkmasaydı ne olacaktı? Ya bugün... Güç çatışması olduğu anlaşılan, devlet içi kavga olduğuna dair ipuçlarının verildiği videolar çeken ve yayınlayan organize suç örgütü lideri olmasaydı ne olacaktı? (Dedikleri doğru ya da değil... Ancak ‘Ben devlet için çalıştım’ diyen ve devlet korumasıyla dolaşan, mitingler yapan isimden söz ediyoruz...)

3 Kasım 1996’da yaşanan Susurluk kazası ‘derin’ ilişkileri ortaya çıkarmıştı.


11 Mayıs’ta SÖZCÜ’de, Soner Yalçın meselenin sistem olduğunu anlattı: “... 1990’lar... 1945’ten 1991 yılına kadar süren Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle başladı. Yeni bir siyasi-ekonomik-kültürel anlayış dünyaya dayatıldı: Neoliberalizm! Yeni ilişkiler-yeni güçler tanımlandı: ‘Din’ artık sadece ekonomiydi! ‘Tapılacak’ tek güç para idi... ‘Önder’ tek güç ABD idi... ‘Kumarhane ekonomisi’ denen neoliberalizm, yeni sermaye oluşturmak için her yolu mubah gördü. Ekonominin itici motoru finansın kaynağı sorgulanmadı bile: ‘Pazara yeter ki finans gelsin!’ Uyuşturucu kartelleri gibi yeraltı dünyasının kara parası dünya piyasalarına kolayca akar oldu. Neoliberalizm sadece devleti küçültülerek dönüşüme uğratmadı, sermayenin de tetikçi tehditleriyle el değiştirmesini sağladı. Ulus devleti yıkmayı hedefleyen küresel güç neoliberalizm, ekonomiyi-siyaseti de yeniden yapılandırma amacıyla ülkenin kurucu genetik yapısını/DNA’sını değiştirmeye başladı...”

Mesele sistem! Mesele çürüyen neoliberalizm! Peki Tayyip Erdoğan neden sessizliğini bozmadı?

“Mafyaya arka çıkan tasfiye oldu”


Arşive baktım...

Tarih 15 Mart 2002... AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan partisinin genel merkezinde şu cümleleri kurdu: “... Bir Susurluk olayını birlikte yaşadık. O gün Susurluk olayını yaşayanların, Parlamento çatısı altında bu işi yüklenenlerin ne zorluklar içerisinde kaldığını biliyoruz. Bu olay adeta ortada bırakıldı, neticelendirilmedi. Ama biliyorsunuz; tarih hiçbir şeyi ortada bırakmaz. Gün olur bütün çıplaklığıyla ortaya koyar. Tarihçiler 50 yıl gibi bir süre biçerler. Ama bazen fevkalade haller dolayısıyla daha erken ortaya çıkar. Temenni ederiz ki; ülkemiz bu tür skandalların ülkesi olmasın ve müdahalelerin bu şekilde yapıldığı ülke olmasın...”

Tarih 24 Mayıs 2006... Başbakan Tayyip Erdoğan, Cezayir dönüşü sırasında uçakta gazetecilere konuştu: “Geçmişte olduğu gibi bir şeylerin üzerinin kapatılmasına, rafa kalkmasına izin vermeyeceğiz. Varsa raftakileri tek tek indirip inceleyeceğiz. Susurluk da olsa açacağız...

Tarih 16 Temmuz 2008... Başbakan Erdoğan, Ankara Sanayi Odası’nda çok netti: “... Çetelere, mafyalara, karanlık odaklara arka çıkan siyaseti millet tasfiye etti.”

Tarih 9 Haziran 2013... Erdoğan, “Artık bu ülkede çeteler dönemi bitmiştir, mafya dönemi bitmiştir, cunta dönemi geri gelmemek üzere kapanmıştır” dedi.

Ya bugün... Erdoğan sessiz! Neden? O zaman bir rapora uzanalım!

İçişleri’nin narkotik raporu!


İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın 2019’da hazırladığı “Türkiye Uyuşturucu Raporu”nu okuyorum:

Sayfa 29: “... Türkiye uyuşturucu kaçakçılığı bağlamında son derece önemli bir güzergah olan ‘Balkan Rotası’ üzerinde yer almaktadır. Bu coğrafyada görev yapan güvenlik güçlerimiz, insanlık suçu olan uyuşturucu suçları ile mücadeleyi, tüm dünya çocuklarını kendi çocukları olarak gören bir anlayışla sürdürmektedir...”

Sayfa 31: “... Kokain kaçakçılığında Türkiye yine hedef ve transit ülke konumundadır. Koka ve türevlerinin sevkiyatı genel olarak kurye ve gemi yoluyla gerçekleştirilmektedir. Deniz limanlarımız ve havalimanlarımız giriş yönünde riskli konumdadır...”

Sayfa 101: “Terörün ve organize suç örgütlerinin en önemli finans kaynağı uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığıdır. Bunun sebebi uyuşturucu madde imal ve ticaretinden elde edilen gelirin yüksek olmasıdır...”

SONUÇ: Neoliberalizm artık suç ekonomisine dönüştü!