Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NURULLAH GÜR

İsrail zulmünün ekonomik maliyeti

İsrail’in Filistinlilere yaptığı büyük zulüm Gazze’yi ekonomik anlamda da zorluyor. Eğer saldırılar ve abluka olmasaydı, Gazze’de kişi başına gelir bugünkü seviyesinden % 47 daha fazla olabilirdi

İsrail, Gazze'ye saldırarak ve Filistinlileri taciz ederek bölgeyi onlar için yaşanmaz hale sokmaya çalışıyor. Bu zulüm Gazze'yi ekonomik anlamda zorluyor. 2007-2018 yılları arasındaki İsrail saldırılarının Gazze'deki ekonomik hayata etkisini ölçen bir Birleşmiş Milletler (BM) raporu var. Raporun sonuçlarına göre, İsrail saldırıları Gazze ekonomisinin tam altı katı kadar maddi zarara neden olmuş. Gazze'nin Filistin ekonomisindeki ağırlığı yüzde 35'lerden yüzde 18'e kadar gerilemiş.

ÇOCUKLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Tahminlere göre, eğer saldırılar ve abluka olmasaydı, Gazze'deki kişi başına gelir bugünkü seviyesinden yüzde 47 daha fazla olabilirdi. Yüzde 56 olan yoksulluk oranı yüzde 15'lere kadar gerileyebilirdi. Bu zulüm en çok hayalleri çalındığı için kendilerine ve ülkelerine faydası dokunacak işler yapmaktan uzaklaştırılan çocukları olumsuz etkiliyor.



SANAYİNİN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRDÜK
Türkiye'nin bugüne kadar sanayide gerçek potansiyelini yakalayabildiğini söylemek güç. Yüksek katma değerli ve teknoloji odaklı üretime geçme ve küresel markalar çıkartmada bunca yıl yetersiz kaldık. Sanayideki tüm sorunlara ve eksikliklerine rağmen, yine de Türkiye'nin bu bölgedeki en önemli üretim merkezi olduğunu unutmayalım. Ürün çeşitliliğimiz yüksek, üretim kalitesi seviyemiz belli bir eşiğin üzerinde. Salgın döneminde hizmetler sektörünün düştüğü noktada sanayi, Türkiye ekonomisini yeniden ayağa kaldırmayı başardı. Yılın ilk dört ayında sanayi ihracatı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30'un üzerinde artış gösterdi. Sanayi üretimi mart ayında yıllık bazda yüzde 16.6 oranında büyüdü. Sanayi sektörü martta tek başına 480 bin yeni istihdam sağladı. Bu göstergeler, ekonominin yılın ilk yarısında sanayi önderliğinde güçlü bir büyüme kaydedeceğine işaret ediyor. Ancak, emtia fiyatlarındaki artış, ara malı tedarikinde yaşanan sıkıntılar ve kredi piyasasındaki sıkılaşmanın sanayideki toparlanmayı yavaşlattığını not etmeliyiz. 2020'nin son çeyreğinde aylık bazda ortalama yüzde 1.2 artış gösteren sanayi üretimi, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0.6 oranında büyüyebildi. Yılın ilk yarısına kıyasla ikinci altı aylık periyotta daha ılımlı bir büyüme rakamı ile karşılaşabiliriz.



ABD'DE ENFLASYON ENDİŞESİ
ABD'de enflasyon nisanda yıllık bazda yüzde 4.2'ye yükseldi. Beklenti yüzde 3.6 idi. 2008'den beri enflasyonda görülen en yüksek seviye. Geçen senenin nisan ayı koronavirüsün ekonomi üzerindeki etkilerinin en derinden yaşandığı dönemdi. Talebin düşmesiyle uçak bileti, otel odası, taşıt sigortası vb. birçok kalemin fiyatı gerilemişti. Geçen seneden baz düşük olunca bu seneki fiyat artışları enflasyonda büyük etki yarattı. Emtia fiyatlarındaki artış da enflasyonu tetikledi. Bunlara bir de mali destek paketlerinin ekonomiyi canlandırıcı etkisi eklenince, enflasyondaki yükseliş kaçınılmaz oldu. ABD, salgının başından bu yana kadar GSYH'sinin yüzde 25'i kadar (yaklaşık 5.5 trilyon dolar) mali destek verdi. Biden'la birlikte mali paketlerin sayısı arttı. Biden, ABD'nin yıllardır ihtiyaç duyduğu sağlık, eğitim, aile, altyapı ve Ar-Ge gibi kritik alanları hedefleyen maliye politikalarına odaklanmış durumda. Biden'ın bu kadar aceleci davranmasına neden olan iki konu var: Artan eşitsizliğin ve siyasi kutuplaşmanın daha fazla derinleşmesini engellemek ve Çin'e karşı rekabet avantajını yeniden ele geçirmek. 20 yıldır yapılmayanlar birkaç aya sıkıştırılmaya çalışılınca, piyasaların enflasyon beklentisi bir anda bozuldu. Enflasyondaki artışın geçici olduğunu ve enflasyonun yüzde 2.4 civarında bir yerlerde dengeye oturacağını tahmin edenler var. Bazı kötümserler ise enflasyonun birkaç yıl yüzde 3 seviyesinin altına inmeyebileceği görüşündeler. Net olan bir şey var, o da enflasyonun piyasaların ve Fed'in beklentilerinden daha hızlı artması. Bu durum Amerikan tahvil faizlerinin yüksek seyretmesine neden oluyor. Fed'in parasal sıkılaşmaya daha erken geçmesi için piyasa baskısı da artıyor. Bu gelişmeler, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine olumsuz yansıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA