Kaldığımız yerden devam… (Önceki yazı ile birlikte okunursa daha faydalı olur.)
“RAMAZAN’IN KUR’ÂN OLMASI NE DEMEK?
Ülkemizde de, diğer Müslüman coğrafyalarda da, Ramazan ayının Kur’ân ayı olduğu özellikle vurgulanır. Bununla birlikte, önümüzde çok esaslı ve hayatî bir mesele var: Ramazan ayına da, oruca da, Kur’ân’a da, bizzat Kur’ân’ın kendi diliyle yani tefekkür ederek, tefakkuh ederek, taakkul ederek, tedebbür ederek, tezekkür ederek yaklaşmayı bütünüyle terk etmiş, bu meseleleri avama ya da özellikle televizyonlardaki reyting canavarına dönüştürülen tele-teologların avamî, sığ dillerinin insafına bırakmış durumdayız. Ramazan ayının önemi, Kur’ân’ın anlamının ve öneminin en sarsıcı şekilde Ramazan’da idrak edilebileceği gerçeğidir.
Başka bir ifadeyle, Ramazan, önemini ve benzersizliğini Kur’ân’ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat ortaya koyan bu diriltici oruç ikliminin aynı anda hem bir vasat hem de vasıta olmasından ve sunmasından alıyor.
KUR’ÂN ASIL, RAMAZAN USÛL’DÜR
O yüzden, Ramazan anlaşılmadan Kur’ân anlaşılamaz, diyorum. Çünkü Kur’ân asıl’dır, Ramazan ise usûl: Usûl olmadan, asıl anlaşılamaz ve vusûl’e ulaşılamaz. Ramazan’da Kur’ân her bakımdan hayata damgasını vurur. O yüzden Sünnet-i Seniyye gibi, Ramazan da, Kur’ân’ın hayata geçirilmesinin kanatlandırıcı yollarını, canlı, diriltici usûllerini sunar bize.
Ramazan’ın önemi ve benzersizliği, asıl’ın nasıl hayata geçirileceğinin usûl’ünü bizzat gözler önüne seriyor olmasında gizlidir. İyi de görebiliyor muyuz bunu? Maalesef, hayır.
Eğer Kur’ân’ı hakkıyla anlamakta zorlanıyorsak, işte bunun nedeni, Ramazan’ı anlayamayışımız, Ramazan üzerinde bihakkın kafa yormayışımızdır.
Özür dilerim ama çok esaslı bir noktaya dikkat çekiyorum: Meselemiz, elbette ki, Kur’ân’ın anlaşılması, hayatımıza aktarılması ve sünnete gidebilmektir. İyi de nasıl?
RAMAZAN NİMETİNİN KIYMETİNİ BİLELİM
Cevabını veremediğimiz soru bu, birkaç yüzyıldır. Benim cevabım: ‘Ümmîleşerek...’
Çağın en dibinden en dışına, ötesine, çağlar ötesine, uzanarak: Yani Ramazan ayıyla buluşarak ve Ramazan orucuyla kuşanarak. Kur’ân’ın Ramazan ayında vahyedilmiş olması, elbette ki, Ramazan’a bambaşka bir önem kazandırıyor. Ama bundan daha önemli olan şey, Ramazan’ın Kur’ân’ın anlaşılmasına ve uygulanmasına kattığı benzersiz imkân ve derinlik; oluş, varoluş ve varkılış hâli, bilme, bulma ve olma menzilleri.
Ramazan’da insan, oruç vasıtasıyla dünyadan, dünyevî olandan kendine, kendi benine, bedenine ve ruhuna açılıyor; orada ilâhî güçle buluşuyor; diriliyor; kendine geliyor: İnsan oluyor; nefsine teslim olmak yerine nefsini teslim almayı başarıyor.
Kur’ân, toplanan / toplayan, bir araya gelen/getiren, demek. Kur’ân, aynı zamanda ‘okumak’la da irtibatlı bir kelime. ‘Okumak’, anlamanın, idrak etmenin, yani parçaları, birbiriyle ilgisiz olguları, durumları bir araya getirmenin bir başka adı. Burada Kur’ân’ın iki anlamına ulaşıyoruz: (Okuyarak) Anlamak ve topla/n/mak. İşte, Ramazan ayı, hakikatin (Yaratıcı’nın hakikatinin; eşyanın hakikatinin; tabiatın renklerinin, kokularının hakikatinin; açlığın, yoksulluğun, zenginliğin hakikatinin) anlaşılması için, bizzat bu hakikatlerin tabiatlarıyla buluşulduğu, kendileriyle hemhal olunduğu, kendilerinin tecrübe edildiği, kısacası, ilâhî olanla beşerî olanın buluştuğu, insanın melekût âleminden süt emerek mülk âleminde meleksi melekelerini geliştirdiği, Yaratıcı’nın bu varoluş, varediş, varkılış diliyle bize kendimizin ve eşyanın tabiatını öğrettiği, sonuçta, insanın ilâhî olana ulaştığı, ilâhî olanın kendi sözünün/Kur’ân’ın da bizzat insana lûtfedildiği, ihsan edildiği; o vahyedilen kitapta anlatılanın bizzat tecrübe edilerek fark ve idrak edilip hayat hâline getirildiği benzersiz bir ‘okuma2 ve idrak, ‘toplanma’ ve toparlanma zamanı ve zemini, mekânı ve imkânı sunuyor hepimize. Ne kadar şükretsek azdır, o zaman. Ramazan, yeniden dirilişimize vesile olsun, fitne fesadı, şer şirreti defetsin, kardeşliğimizi pekiştirsin, diyorum. Vesselâm.”
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.