Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eurovision’da final heyecanı başlamış.

        22 Mayıs Cumartesi akşamı Hollanda’nın Rotterdam kentinde düzenlenecekmiş.

        Ve biz bu yıl yine yokuz Eurovision’da.

        Girip kontrol ettim meğer 2013 yılından bu yana katılmıyormuşuz.

        Bi garip oldum.

        Ne çabuk geçiyor zaman. Ne acımasız ilerliyor.

        Oysa ki, ne güzeldi Eurovision geceleri.

        Özellikle çocukluğumda unutamadığım Eurovision Şarkı Yarışması geceleri var.

        Memleket o geceye kilitlenirdi.

        Sabahında da elime saç fırçasını alır, ayna karşısına geçer Eurovision şarkılarını söylemeye çalışırdım.

        Yeni neslin Eurovision Şarkı Yarışması’nın varlığından haberi var mıdır bilinmez ama ben şahsen o geceleri çok özledim.

        Ve eğer katılsaydık Eurovision Şarkı Yarışması’na İrem Derici’nin, Simge Sağın’ın, Ziynet Sali’nin, Edis’in, Aleyna Tilki’nin rahatlıkla memleketimizi temsil edeceğini düşünüyorum.

        Hatta Eurovision’a katılır ve çok ciddi puan alırlardı.

        Ve uzun bir süre de yaptıkları şovu konuşurduk.

        Şu sıkıntılı günlerde de pek iyi giderdi.

        Hadise’nin yarıştığı, Kenan Doğulu’nun güzel bir derece aldığı, Sertab Erener’in birinci olduğu, Athena’nın muhteşem şovunu hatırlarsanız pek keyifliydi.

        Hatta yıllarca “Tarkan gitsin”, “Tarkan gidiyor mu?”, “Tarkan gitmeli mi?” tartışmalarını yapardık. Onları bile özledim inanın.

        REKLAM

        Yani bu yıl da geçen yıl da hatta ondan önceki yıl da giden her ismi konuşur tartışırdık.

        Şarkılarını dilimize dolardık. Fena mı olurdu?

        Hem biraz rahatlatırdı bizi şu gergin günlerde Eurovision heyecanı.

        Sizi bilmem ama ben özledim Eurovision’a katılma günlerindeki heyecanı.

        Ah aşko vah aşko 

        Ah aşko vah aşko 
        0:00 / 0:00

        Nişantaşı’na “Nişo”, Teşvikiye’ye “Teşo”, Abdi İpekçi’ye “Abdo”, aşkına “Aşko” diyen Bahar Candan’ı Armağan Çağlayan’ın “Gör Beni” programında izlerken:

        -Ağzım şaşkınlıktan hep açıktı ve asla kapanmadı.

        -Yer yer gülmeyi beklerken hiç gülemedim.

        -Şoklanmış gibi izledim.

        -Şaşkınlık halimden bir türlü kurtulamadım.

        Sonra;

        -“Kesinlikle bizimle dalga geçiyor” dedim.

        -“Acaba ne kullanıyor bize de verse biz de içsek” derken 'Skinny Latte' içtiğini öğrendim.

        -Keramet 'Skinny Latte'deymiş meğer. Evet ben de içmeye başlıyorum o neyse?

        -“Kesinlikle çok akıllı ve aptalı oynuyor” dedim.

        Hatta çok yalnız olduğunu ve arkadaş aradığını öğrendim. Hatta ilan bile vermiş.

        Ve seçeceği arkadaşa da, 5 bin TL maaş, sabah, öğlen, akşam ve ara öğün olmak üzere yemek verecekmiş. Ve SGK’sını da yapacakmış.

        Daha ne olsun!

        Bu işsizlikte hiç fena değil sanki.

        Zaten çok başvuru yapılmış.

        Ve Bahar Candan test amaçlı başvuran kişilere, “Sehpa ol dersem olur musun?” gibi bir şey söylemiş.

        Başvuranlar da “Oluruz” demiş.

        Şu satırları yazarken bile şaşkınım.

        Bittikten sonra “Ben ne izledim” diye şöyle bir düşündüm.

        Sonra işin içinden çıkamayınca ilk kez adını duyduğum Skinny Latte sipariş verdim.

        Latte sevmediğimden daha önce hiç duymamıştım. Sipariş verme nedenim de Bahar Candan’ın beynini yakalamaktı. Ama yok yine yakalayamadım.

        Kusura bakmayacaksın artık aşkoo!!!

        Neden Pazartesi?

        Neden Pazartesi?
        0:00 / 0:00

        Hazır mısınız?

        Pazartesi günü, 17 günün sonunda kontrollü normalleşme takvimi açıklanacak.

        Herkes merakla bekliyor. Özellikle esnaf?

        Ve meraklı bekleyişin ardından çoğu kişiden de, “Uzun bir süre evde yemek yapmayacağım”, “Restoranlar açılır açılmaz gidip saatlerce oturacağım”, “Sokaklarda saçma sapan yürüyüp dolanacağım”, “Eve girmek istemiyorum” cümlelerini duymaya başladık bile.

        Ve tabii çoğu insan, “Gidenler dönecek, şehir yine kalabalıklaşacak” düşüncesi yaşıyor.

        Ve yine çoğu insan özellikle esnaf ve restoran sahipleri, "E Pazartesi yasaklar bitiyor. Biz açılacak mıyız?"' diye birbirine soruyor.

        Tüm sorular merakla yanıt beklerken herkes Pazartesi gününe kilitlenmiş durumda.

        Ama neden özellikle Pazartesi bekleniyor onu da ben merak ediyorum.

        Bu kabine cuma günü toplanıp pazartesi günü esnafı hazırlayamaz mıydı?

        Yani herkes yine "Son Dakika" açıklamasına kilitlenmiş durumda.

        Normalleşmenin ilk gününde yaşanacak kaosu ben düşünemiyorum.

        Hatta şehirdeki trafiği dahi hayal edemiyorum.

        Gelenler, gidenler derken, yeni şartların durumu unutulmaz bir pazartesi ve hatta salı günü yaşanacak gibi.

        Aman dikkat!!!

        Diğer Yazılar