‘Sevgi’yle, kararlılıkla mücadelenin en güzel resmi

Candı, yoldaştı, yol arkadaşıydı, Sevgi ablamızdı.

Her zaman öyle büyük güç verirdi ki tüm dünyayı değiştirecek gücü hissettirirdi.

Bir devrimci gibi yaşamayı mücadele ederek öğretendi.

Yetmişli yılların başında lise döneminde devrimci düşünceyle tanışmasından yaşamının son anına kadar memleketi, dünyayı değiştirme kararlılığından asla vazgeçmedi.

Ardahanlıydı. Ardahan’da yol arkadaşları ile Türkiye’ de ilk ve tek örneği olan Hamal Der’in kurulmasından, Adil Dağıtım Komiteleri’ne, Ardahan Kültür Derneği’nin örgütlenmesinden meraların, çayırların kamulaştırılmasına halkla birlikte devrimci çözümler üretmenin tarihini yazanlardandı.

1977-78’de kurdukları Ardahan Kadın Derneği köylerden gelen kadınlarla toplantılar yaparak, kadın meclisleri oluşturup birlikte kararlar aldıkları, kadın mücadelesi tarihinin örgütlenmesinde, büyütülmesinde yol açan bir mücadele pratiğidir.

1976’da Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Bölümü’ne girer, bölümdeki tek kadın öğrenci olması, devrimci kişiliği nedeniyle yaşadığı baskılar, tacizler sonucu okulunu yarım bırakmak zorunda kalır. Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni kazanarak öğrenimine devam eder. Ankara’da Emek’te gecekondu mahallelerinin örgütlenmesinde yer alır. Gecekondu mahallelerinin ‘Ayşe kızı’dır Sevgi abla…

1979 yılında sıkıyönetim döneminde Kars’ta ağır işkenceler görür, 6 ay cezaevinde kalır.12 Eylül darbecilerine karşı direnişini kararlılıkla sürdürür. Artvin’de yakalanır, Erzurum’da yine ağır işkencelere karşı direnir. Artvin Devrimci Yol davasında yargılanır. 3 yıl Erzurum Askeri Cezaevi’nde kaldıktan sonra 96’da öğretmen olarak ataması yapılana kadar farklı işlerde, uzun bir dönem bir fabrikada çalışır.

EN GÜZEL HİKÂYELERDEN

KESK Yürütme Kurulu Üyeliği ve Kadın Sekreterliği döneminde; 80 darbecilerinin dayattığı tektipleştirmeye meydan okuma eylemi olan pantolon eylemlerinden, doğum izinlerinin artırılmasına, süt izni hakkına; Ceylanpınar’da boğularak, Bursa’da tekstil fabrikasında yanarak hayatını kaybeden kadın emekçiler için eylemlerin, 8 Mart’ların örgütlenmesinden; Novamed Direnişi’nin örgütlenmesine sınıf mücadelesi ile kadın mücadelesinin ayrılmaz tarihinin örgütleyicisidir. 2005 Dünya Kadın Yürüyüşü’nün örgütlenmesinden; kurultaylara, sempozyumlara, 1 Mayıs Taksim direnişlerine, 1Mart tezkeresine karşı savaş karşıtı mitingin örgütlenmesine yaşamının son dakikasına kadar verdiği mücadele bir devrimcinin bu topraklarda yazabileceği en güzel hikâyelerdendir.

Sevginin, tevazuunun bu topraklardaki en güzel resmidir Sevgi abla. Kanser olduğu günlerde dahi 1 Mayıs Taksim direnişlerinde panzerlerin en önünde yer alandı, ÖDP Parti Meclisi, KESK Genel Meclis üyeliği sorumluluklarını devrimci mücadele ile tanıştığı ilk günkü heyecanıyla devam ettirendi.

Akciğer kanserine üç yıl direnebildi yüreği, bedeni...

13 Mayıs 2012 sabahı kaybettik Sevgi ablamızı...

O’nu kaybedişimizin üzerinden tam 9 yıl geçti. O’ nu kaybettiğimiz anda hissettiğimiz acı ise hiç azalmadı. Coşkusu, direnci, kararlılığı hep aklımızda, yüreğimizde…

İş yerleri, sokaklar, meydanlar, yaşamına dokunduğu tüm insanlar tanıktır ki; bu memlekette ‘Sevgi’siz devrim olmayacağının en güzel tarihi yazıldı.

DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEĞİZ

Ve son söz; Sevgi ablanın sözleri olsun: “Biz Zambiya’da büyükanne, Afganistan’da kız çocuğu, El Salvador’da Kolombiya’da Zapatista’yız. Biz tarlada Berivan, fabrikada işçi Zeynep, okulda Sibel, Beyazıt Meydanı’nda Çiğdem’iz. Dağlarda açan çiçek, tarlada mor menekşe, meydanlarda ışığa koşanlarız.

Çocuktan öğrenen kitapsız bileniz. Sessizliğimizi kırdık, sabrımızı tükettik, acılara ağıt yakmaktan bıktık. Eyleme, onura, sevince susadık. Köleleştirildik, özgürlüğümüz kısıtlandı, sürgün ve gaz odalarına yollandık, tecavüze uğradık, dayak yedik, gömüldük. Ama bizler ilk ‘gelen’ler, sonuna kadar direnenleriz. Kahkahanın, okuryazarlığın, aşkın susuzluğunu çekenleriz.

Bizler her toplumda var olduk. Acılar çektik, şiddete uğradık, katliamlar yaşadık. Ama var olmaya devam ettik. İsyan ettik, isyanımızın izlerini bıraktık. Susturulmaya çalışıldık, susmadık. Bizler dayak yiyen, şiddete uğrayan, sesleri kesilen ama yine de ‘Hayır’ diyenleriz.

Bizler bahçemize, soluduğumuz havaya, ırmaklarımıza, denizlerimize, ölüm tohumları saçılmasını reddedenleriz. Biz sürekliliğiz, geçmişi gelecekle, aklı duyguyla örenleriz. Bizler geleceğiz hayatı aşkla, emekle, inanç ve alçakgönüllükle yeniden üretenleriz. Bizle umuduz, inancı, coşkuyu çoğaltanlarız.

Biz balinanın türküsü, yağmur ormanlarıyız. Kıyıda patlayacak dip dalgasıyız. Tahayyül etmek yaratıcılık eylemidir. Yaratıcı olmak ise iradenin uygulanması… Tümü politiktir ve mümkündür. Ekmek, özgürlük, tertemiz gökyüzü, barışın egemenliği, bereketli hasatlar, özgürlüğe kavuşmuş tutsaklar, bütünlüğüne saygı gösterilen beden, eşit hakça paylaşılan değeri verilen emek, yalnızca selamlamak için kaldırılan eller…

Bunu gerçek kılacağız. Politikayı, tarihi, barışı yaratacağız. İnanın biz bu dünyayı değiştireceğiz. Kendi ellerimizle yoksulluğun, savaşların, şiddetin olmadığı bir dünyayı yaratacağız.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz.

Sevgiyle kalın…”