Bu ülkenin kamu yönetimi, her gün ortaya çıkan kirli işlerin de kanıtladığı gibi tel tel dökülüyor.

İktidar tarafından ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın örgütlü suçların ve yolsuzlukların üstü artık örtülemiyor.

Türkiye’nin en büyük yeraltı dünyası lideri Alaattin Çakıcı ile yakınlığını hiç saklamayan iktidar ortağı MHP Lideri Bahçeli “Türkiye’de çetelerin hükmü bitmiştir” dese de şu sırada yurtdışında olan ve hakkında suç örgütü lideri olduğu konusunda yargı kararı bulunan Sedat Peker, büyük bir deprem gibi sarsıcı açıklamalar yapmaya devam ediyor.

AÇIKLAMAK PEKER’E KALDI!

Geçmişte bir AKP militanı gibi çalışan, o kadar ki kendisine koruma verilecek kadar el üstünde tutulan; “Barış İçin Akademisyenler” imzacılarını “kanlarında duş almakla” tehdit eden Peker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile ilgili sözleri nedeniyle eski bir AKP milletvekilini, üstelik devletin karakolunda “kemiklerini kıracak kadar” dövdürdüğü açıklıyor.

Peker, okyanus ötesinden Türkiye’ye gelen tonlarca eroin ve kokain olduğunu anlatıyor. Eski bakanlardan Mehmet Ağar ve oğlu AKP Elazığ milletvekili Tolga Ağar hakkında ağır suçlamalarda bulunuyor.

FETÖ’den Pelikan çetesine uzanan kirli ilişkiler ağından söz eden Peker, İçişleri Bakanı Soylu ile yakınlığını ve işbirliklerini örnekleriyle kanıtlayarak anlatmaya devam ediyor.

Bu ülkenin iktidar tarafından getirildiği noktaya bakar mısınız?

Susurluk’tan çeyrek yüzyıl sonra, su yüzüne çıkan çürümüşlüğü sergilemeyi, özgür basın değil, savcıları ve yargıçlarıyla bağımsız yargı değil, demokratik siyaset, özellikle de muhalefet değil, kamunun diğer denetim ve denetleme kurumları değil, özerk üniversite değil Sedat Peker yapıyor.

SAVCI ÇELİŞKİSİ

Eski bakan ve meclis başkanlarından, halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu-YİK üyesi olarak Beştepe’de görevli Cemil Çiçek, Peker’in açıklamalarının “binde biri” bile doğruysa bu “felaket” olur diyor ve “savcıları” göreve çağırıyor.

Önce, hemen herkes bilir ki Peker gibi örgüt liderleri, kural olarak doğruyu söylerler. Çünkü gerektiğinde kendileriyle ölüme gidecek yüzlerce insanları vardır ve aralarındaki ilişkilerin niteliği yalana izin vermez! Bu nedenle Peker’in anlattıklarının tamamına yakınının doğru olduğu kabul edilmelidir.

Sonra, YİK üyesi Çiçek de çok iyi bilir ki, devlet, savcıları göreve çağırmaz. Eğer yargı bağımsız ve tarafsız olsaydı savcılar kendiliğinden harekete geçerdi. Bu nokta bir yana devleti sarsacak önemli bir sorun varsa, bir savcı, olağanüstü yetkilerle donatılarak görevlendirilir. Geçmişte Genelkurmay’ın en gizli odalarına böyle girilmedi mi? Başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın, sonradan FETÖ önde geleni olan ve yurtdışına kaçırılan ünlü savcıya kendi makam aracını tahsis etmedi mi?

Ancak Peker’in açıklamaları karşısında İçişleri Bakanı Soylu, MHP lideri Bahçeli’ye benzer bir anlayışla bunlar “iftira ve itham” demekle yetinebiliyor ve dahası muhalefeti bu kez de Peker üzerinden eleştirebiliyor. İktidar böylece YİK üyesi Çiçek ile tümüyle ters düşüyor.

Önceki Ticaret Bakanı olayının üzerine gitmek yerine savunulmasının da kanıtladığı gibi, iktidar, Peker’in “felaket” açıklamalarının kapsamlı bir incelenmesi için kesinlikle harekete geçmeyecektir.

Oysa, yapılması gereken tam da budur. Anımsamakta yarar var. Mafya örgütlenmeleriyle dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olan İtalya’da savcı Antonio di Pietro, 1990’larda mafyaya karşı, başta devlet kurumları olmak üzere, özgür ve duyarlı basını ve kamuoyunu arkasına alarak çok kararlı bir tutumla ünlü “Temiz Eller” hareketini yürüttü.

Türkiye’nin böyle bir girişime, ekmek kadar, su kadar gereksinimi var. Ancak ülkenin iktidar tarafından getirildiği nokta buna olanak vermiyor. Bu durumda tek çıkar yol, ülkenin bir an önce seçime gitmesi ve iktidarın değiştirilmesidir.

Bunu başaracak “hazırlıklı” bir muhalefet var mı?

Asıl soru ve de sorun bu!