Milyarlarca dolarlık James Webb Uzay Teleskobu projesi, devasa bir rokete origami gibi katlanarak yüklenecek ve 1,5 milyon kilometre uzağa gönderilip, orada tıpkı bir origaminin açılması gibi geri açılacak.

En büyük teleskoba korsan tehdidi

1990 yılında yörüngeye yerleştirilen ve o gün bugündür uzayın sır perdelerini aralamamızı sağlayan Hubble Uzay Teleskobu’nun “torunu” ve bilimsel varisi konumundaki James Webb Uzay Teleskobu, bir teleskobun başına gelebilecek bütün sorunları yaşamasına rağmen, nihayet fırlatılmaya hazırlanıyor. Ancak bu defa da beklenmedik bir endişe var: korsanlar! Evet, bildiğiniz deniz korsanları…

Öncelikle, korsanların bile ağzını sulandıracak bu muhteşem teleskobu biraz daha yakından tanıyalım: James Webb Teleskobu (JWT veya JWST), aslında Hubble’ın “yerini almak” üzere inşa edilmedi. Hubble, insanlığa gözlenebilir ve morötesi dalga boylarında yepyeni kapılar araladı ve bilim insanlarının bir sonraki uzay macerasında nerelere, nasıl bakması gerektiğini öğretti. İşte JWT, Hubble’dan aldığı bu miras çerçevesinde tasarlandı ve geliştirildi.

15 KERE ERTELENDİ

Hem de ne geliştirme! NASA, JWT üzerinde 20 senedir çalışıyor ve teleskop için bugüne kadar 10 milyar dolar civarında bir bütçe harcandı. Üstelik JWT, 1997 yılındaki bütçesi hazırlanırken (ki o zaman “sadece” 500 milyon dolarlık bir bütçe istenmişti), 2007 yılında yörüngeye oturtulması planlanıyordu. Ne yazık ki o gün bugündür fırlatmanın toplam 15 defa ertelenmesi gerekti, çünkü aksaklık üzerine aksaklık yaşadı: Yanlış temizlik çözücüsü kullanılması sonucu hassas itki valfleri hasar gördü, bir sarsılma testi sırasında 70 kadar vidası yerinden çıktı, transduserlere yanlışlıkla dayanabileceklerinden fazla gerilim uygulandı, JWT’nin sembolik Güneş panellerini tutacak olan mandalların doğru takılmadığı anlaşıldı ve daha nicesi!

Böylesine büyük bir projede bir miktar hata elbette mazur görülebilir; ancak NASA’nın attığı her adım ve aldığı her yeni karar, öyle ya da böyle politikacıların kontrolünden de geçtiği için, her erteleme talebi, projenin fişinin çekilmesi için yeni bir bahane yaratıyor. Bu nedenle bir an önce sorunların çözülmesi ve uzaya gönderilmesi isteniyor. Öte yandan, böylesi büyük bir projede aceleye ve şansa da yer yok. Bu nedenle çok dikkatli testler yapılıyor, en ufak hatanın tespitinde bile birçok tekrar denemesi yapılıyor ve bu sırada tabii ki cihaza hasar verme riski de artıyor.

Ama şu anda Ekim 2021’de planlanan fırlatma nihayet gerçekleşecek olursa, Hubble’ın 2,4 metrelik aynasına karşılık, 6,5 metre çaplı; ama malzeme farkından ötürü Hubble’ın aynasının yarısı kadar kütleye sahip bir ayna ile donanmış olan JWT, Dünya’nın yörüngesinde dönen Hubble’dan çok daha uzakta, 1,5 milyon kilometre civarı uzaktaki bir noktada, uzayı gözleyecek. Bu mesafenin ana avantajı, Hubble gibi 90 dakikada bir Dünya’nın gölgesinde kalmak zorunluluğunun olmayışı; James Webb Uzay Teleskobu, 7 gün 24 saat uzayı gözleyebilecek. Ana dezavantaj ise, Hubble’da bir sorun çıktığında kısa sürede tamir görevleri düzenlenebiliyor olması; James Webb Uzay Teleskobu, en azından öngörülebilir bir süre boyunca yalnız başına kalacak.

Hubble’ın gözlenebilir ve morötesi spektruma odaklandığını söylemiştim; JWT ise aslen derin kızılötesi spektruma odaklanacak ve Hubble’un bugüne kadar yapabildiğinin çok ötesinde bir görüşe sahip olacak. Şöyle izah edeyim: JWT sayesinde günümüzden 13,5 milyar yıl geçmişe karşılık gelen derinliklere bakmamız mümkün olacak. Bu, Büyük Patlama’dan sadece 100-250 milyon yıl kadar sonrasına karşılık geliyor. İnsanlık, hiçbir noktada bu kadar derin bir geçmişi doğrudan gözlememişti. JWT sayesinde galaksilerin nasıl oluşup geliştiğini araştırabileceğiz; Güneş Sistemi’mizdeki gezegenlerin daha kaliteli fotoğraflarını çekebileceğiz; hatta karanlık maddenin kanıtını bile arayabileceğiz! Ayrıca JWT, ötegezegenlerin atmosferlerini inceleyip, kimyasal yaşam izleri arayarak ya da oksijen miktarını ölçerek yaşanabilir gezegenler bulmaya çalışacak! Yani tam bir bilimsel devrim olduğunu söylemek mümkün.

KORSANLARLA MÜCADELE

Mümkün de… Teleskobu fırlatabilirsek. Başta da söylediğim gibi, tüm dertler bitti, şimdi sırada korsanlarla mücadele etmek var. Teleskop, Fransız Guyanası’ndan fırlatılacak. Bu, Güney Amerika’nın doğusunda, 290.000 küsur nüfuslu bir ülke ve dolayısıyla teleskobun deniz yoluyla oraya ulaştırılması gerekiyor (bir uçağa sığamayacak kadar büyük). Ülkemizin de yakın geçmişte deneyimlediği üzere, açık denizlerde gemileri kaçırarak fidye isteyen korsanlara rastlamak mümkün – 21. yüzyılda bile! Özellikle de milyarlarca dolarlık “manevi” değerine ek olarak, teleskop aynalarının 18 karat altın kaplı olduğu düşünülecek olursa, bu yüke el koymanın ciddi bir koz değeri olduğu açıktır. Bu yüzden NASA’nın yakın geçmişteki bir toplantısında, bununla ilgili potansiyel riskler ve önlemler de tartışıldı. Tarihte buna benzer sorunlarla karşılaşıldığını gerçekten de görüyoruz: Örneğin 1872 yılında ABD’deki Allegheny Gözlemevi’nin teleskop lensi çalındı. Gözlemevinin başındaki astronom Samuel Langley, o gün bir mektup aldı ve mektupta, eğer gece yarısında ormanda olmazsa, teleskop lensini bir daha göremeyeceği yazıyordu. Hırsız, lens karşılığında para istiyordu. Langley bunu reddetti ve saatlerce dil dökerek, hırsızı lensi geri vermeye ikna etti. Hırsız, lensi bir otelin arkasındaki çöp tenekesine saklamıştı ve doğal olarak lens bolca çizilmişti. Bu yüzden tamir edilmesi gerekti.

Benzer bir diğer olay da James Clerk Maxwell Teleskobu’nun 1984 yılında İngiltere’den Hawaii’ye taşınması sırasında yaşandı. Kiralanan kaptan, doğrudan Hawaii’ye gitmek yerine, Hollanda’da bir “yan iş” için durup, gemisine yüzlerce kilogramlık patlayıcı yükletti. Bunu duyan astronomlar, kaptan ile hiçbir şekilde iletişim kuramadılar. Milyonlarca dolarlık bir teleskop ile yüzlerce kiloluk patlayıcıların aynı gemide olmasının sıkıntısını tahmin edebilirsiniz. Kaptan, Ekvador’da patlayıcıları sorunsuz bir şekilde teslim etti; ancak 10 haftalık gerilim ve gecikme, kaptanın başına, görev için aldığı paradan daha yüksek bir cezaya patladı. Bunu ödemeyeceğini söyleyen ve parasını da alamayan kaptan, gemiyi kıyıya yanaştırmayı reddetti ve parasını alamaması halinde teleskobu denizin dibine yollamakla tehdit etti. Bunun üzerine harekete geçen Sahil Güvenlik, gemiye kısa sürede el koydu, el koyma bildirisini “açık deniz yasalarına” uygun şekilde geminin güvertesine çiviyle çaktı ve silah zoruyla kaptanı tutukladı. Bilim tarihi, bunun gibi tuhaf problemler ve hikayelerle dolu. Ancak James Webb Teleskobu’nun en büyük derdi, elbette korsanlar değil. Milyarlarca dolarlık proje, devasa bir rokete origami gibi katlanarak yüklenecek ve 1,5 milyon kilometre uzağa gönderilip, orada tıpkı bir origaminin açılması gibi geri açılacak. Bu süreçte teleskobun hiçbir zarar görmemesi ve en ufak bir hata yaşanmaması gerekiyor. Yoksa 1997’den beri süregelen bu proje, bir anda çöpe dönüşebilir. Bu, bir korsanın teleskobu denize fırlatmasıyla aynı sonuç olurdu.