Dünya 100 yıldır görmediği bir salgını görmüş...
Süper Lig, görmediği maç sayısı ve tempoya şahitlik etmiş...
Seyirci yok, ev sahipliği yok, deplasman yok!
Kovid var, ceza var, VAR var!
Her şeyin anormal olduğu bir sezonun, finali de anormal oldu.
Türk futbolunun asırlık çınarları bu müthiş yarışı alınlarının akıyla son 90 dakikaya taşımayı bildi.
Bugün hangisi şampiyon olsaydı sonuna kadar hak etmiş olacaktı. Beşiktaş mutlu sona ulaştı... Gözünü fanatizm bürümemiş bir futbolsevere yakışan tebrik etmek ve alkışlamaktır. O yüzden tebrikler Beşiktaş, tebrikler Sergen Yalçın...
Elbette kocaman bir alkış da Galatasaray'a...
Son 3 haftada liderin 6 puan, ikincinin 2 puan gerisinden gelip şampiyonluğa ortak olmuşken, kupanın gol farkıyla ellerinin arasından kayması elbette üzücü...
Ama bu yaşanan heyecanın, "Biz bitti demeden bitmez", "Yenilince değil vazgeçince kaybederiz" mottosuyla ortaya konan inancın Galatasaraylılar üzerinde yarattığı etki şampiyonluk kadar değerli.
Elbette şampiyonluk bu işin tacı olacaktı... Ama Galatasaraylılar, takımlarıyla ne kadar gurur duysa az, ne kadar övünse eksik.
Bu mücadele, 14 yıl aradan sonra şampiyonluk hasretinin bittiği 1986-87 gibi, üst üste dördüncü şampiyonluğun yaşandığı 1999-2000 gibi, Kadıköy'de karanlıklar içinde kupanın kaldırıldığı 2011-2012 gibi ve 4'üncü yıldızın takıldığı 2014-2015 sezonu gibi unutulmayacak, hafızalara kazınacak.
Gün karalar bağlama günü değil... Gün, gençleşen, takım ruhunu yakalayan ve en önemlisi Şampiyonlar Ligi şansını cebine koyan Fatih Terim'in öğrencileriyle kenetlenme günü.
Bu takım büyük işlere imza atacağını, atabileceğini en azından potansiyeli olduğunu herkese gösterdi.
Pandeminin bittiği, tribünlerin dolduğu, camianın kenetlendiği bir sezonda eminim çok daha büyük işler yapacaklar.