SAYGI VE ŞAVUOT BAYRAMI

Onur veya saygı olarak nitelendirebileceğimiz kavrama birçok kültürde çok değer verilir. Bu birçok davranış ve uygulama ile karakterize edilir. Bu yazıda anlamını öğrenecek, yorumlamaya çalışacak, önemini ve yaşam tarzımız üzerindeki olağanüstü etkisini anlamaya çalışacağız.

Kavram
5 Mayıs 2021 Çarşamba

Ronit Mizrahi*

Tora’nın alınması bayramı olarak kutlanan Şavuot'ta, İsrael toplumu Tora’ya sahip olur. Bene Yisrael On Emir levhalarını ve dolayısı ile Tora’yı kabul ederken aynı zamanda onur ve/ veya saygı kavramının da dâhil olduğu birçok değeri sahiplenir.

Saygı, içsel değeri veya otoritesi nedeniyle - özellikle bir kişiye karşı - bir duygu veya tutumdur. Saygı, bir kişinin kendisine veya çevresindekilere değer verdiği ve ona göre hareket ettiği değerdir. Saygı, sosyal sisteminin bir parçasıdır.

Aslında saygının tanımı, kendimize ve başkalarına karşı nasıl davranmamız gerektiğini bize açıklar. Saygı, insanlara çeşitli nedenlerle verdiğimiz takdir ve önemin bir ifadesidir. Her şeyden önce kişinin kendisine olan saygısından söz etmek gerekir.

TaNaH içinde tartışmasız saygı Tanrı’ya aittir. Bu nedenle sıfatlarından biri de Teilim’de  (Teilim 24) söylendiği gibi ‘onurun kralı’dır.

Saygı kelimesi, bize aynı kökten türetilen ve anlamlarıyla büyük bir derinlik ve ağırlığı olan ‘ağırlamak’, ‘değer vermek’ veya ‘kıymetlendirmek’ sözcüklerini anımsatır. Anlamsal olarak ifade etmeye çalıştığımız gibi bu kavramın etimolojik kökeni vücudumuzun en ağır organlarından biri olan ‘Karaciğer – Kaved’ ile aynı kökten gelir.

Öz (kişisel) saygı

Kişisel saygı veya öz saygı, uygun davranışı sürdürme, kendine değer verme ve başka bir kişiyi veya durumu aşağılamama olarak tanımlanır. Bir kişi özgüven eksikliği gösterdiğinde, kişisel bakımına ve duruşuna özen göstermediğinde, güçlü durmadığında, özüne ve tavırlarına dikkat etmediğinde, etrafındakilerden benzer muameleyi görecektir. RaMBaM Yad Ahazaka adlı dev eserinde kişisel saygı ve muaşeret konularında oldukça geniş izahatlar vermektedir. Bazı insanlar paraları ve mülkleri olduğu için,  bazıları da iyi insanlar oldukları ve iyilik yaptıkları için saygı görürler. Rabinik öğretide Mişna Avot’ta şöyle yazılıdır. "Onur peşinde koşandan onur uzaklaşır. Onurdan kaçanın ise peşine düşer." Dürüstlükleri, bilgelikleri ve alçakgönüllülükleri için başkalarına saygı duymamız emredilmiştir. Bu da onur vermenin, saygı göstermenin esasıdır. İnsanın sözleri ona saygı duymalarının da sebebidir.  Babil Talmud'u Taanit 21/B bölümünde şöyle yazar: "Kişiye oturduğu yer onur vermez. Asıl kişi oturduğu yeri onurlandırır.”

Dinde de öz saygının yeri vardır. Pasuk Vayikra 19/17’de “kardeşine karşı kalbinde nefret beslemeyeceksin, arkadaşını mutlaka uyaracak ve yanlış yapmasına engel olacaksın” emri yer almaktadır. ‘Ahavat Meşarim’ kitabı, bu cümleye atıfta bulunarak, ancak kendine saygı gösteren bir kişinin başkalarına da saygı duyabileceğinden bahsetmekte ve ayrıca son derece önemli bir emri hatırlatmaktadır. “Akranını kendin gibi sev.” Sadece bir çocuğu değil kimseyi utandırmamalı, kendimizi ve birbirimizi sevmeliyiz; unutulmamalıdır ki Tanrı da kusurlarımıza rağmen bizi sevmektedir.

Çok fazla mülk ve yüksek statüye sahip olmak, bir insanda gereğinden fazla bir özgüven duygusu uyandırır, bu da kibir ve gurura yol açabilir. Bu olumsuz özelliklere karşı kişinin dikkatli olması gerekir. Mişna’nın Avot bölümünde kişiye ‘dereh erets’ dediğimiz edepli davranışlar ve alçakgönüllü olmak konusunda yol gösterilmekte ve şu ifade kullanılmaktadır: “Kibir ve aşırı onur insanı bu dünyadan eder.”

Teilim kitabının 45/14 cümlesinde “Kralın kızının tüm ihtişamı içindedir, giysisi altın kakmalarla süslüdür” denmektedir.  İlk okumada basit anlamıyla cümlenin anlattıklarımızla çelişkili olduğu ortaya çıkar. Bir prensesin çok fazla mülkü ve onuru, yani büyük bir maddi zenginliği vardır. Öncelikle sahip olduğu zenginlik ve konum itibarı ile saygı görür. Bununla birlikte, daha derinden incelendiğinde, kralın kızının gerçek haysiyetinin içsel olduğu anlaşılır. Onun geleneklere bağlılığı alçakgönüllülüğü, servet ve konumundan daha fazla saygı hak etmesine nedendir.

İnsana saygı

İnsancıl değerler, Aşem'in suretinde yaratıldığı gerçeği ışığında, her insanın haysiyetinin korunması gerektiğini belirtir. Bu gerçek, dini, kültürü, davranışları ne olursa olsun Tanrı’nın suretinde yaratılan insana saygı duyulmasını zorunlu kılmaktadır.

Bizler Omer zamanında bir salgında ölen Rabi Akiva’nın yirmi dört bin öğrencisinin yasını tutarız. O Rabi Akiva ki “yakınını kendin gibi sev” kuralının Tora’da çok önemli bir ilke olduğunu belirtmiştir. Bu kayıp belki de öğrencilerinin kesinlikle birbirlerini sevmeleri, ancak birbirlerine olması gerektiği gibi saygılı davranmamaları ile açıklanabilir. Hatırlamamız gerekir ki saygı doğal olarak gelişen bir duygudur. Ona sahip olmak kolay değildir ve bu nedenle kişinin saygı kazanması gerektiği sıklıkla söylenir.

Raşi, ‘yakınını kendin gibi sev’ kavramını doğrudan açıklamaz. Ancak bu ifadenin inancın temel ilkelerinden biri olduğunu söyler. Bu nedenle de bu pasukta bir kural konusunda mutabık kalındığını ifade eder.

Beşinci Emir– Anne-baba saygısı

Ebeveyn saygısı bizlere emredilmiştir. Bu on emir içinde insan ile insan arasındaki eyleme yönelik ilk emirdir. Daha önceki dört emir insan ile Tanrı arasındaki mitsvalara yöneliktir. Bu sadece insan ve insan arasındaki emirlere yönelik olmakla kalmaz. Tora’da kazancı önceden belirtilen emirlerden biri olması nedeniyle de çok özel bir yere sahiptir. Ebeveyn saygısı ile bizlere vaat edilen kazanç günlerimizin uzaması şeklindedir. Tora bu emri şu ifadeyle verir: “Baba ve anneni onurlandır. Bu yüzden Tanrı’nın sana verdiği topraklarda günlerin uzasın.” (Şemot 20/11)

Tora burada ebeveyni onurlandırmaktan söz ederken hem saygı hem de sevgiden bahsetmektedir. Öyleyse neden emir ebeveynlerimizi sevmek şeklinde değil de onurlandırmak şeklinde verilmiştir? Sevmek ile onurlandırmak arasındaki fark nerededir?

Birini gerçek ve gönülden sevmek ve yine de ona saygı duymamak mümkündür, çünkü sevgi duygusu, her insanda farklı şekilde ifade edilen içsel ve bireysel bir duygudur. Sevgiye kıyasla saygı, eyleme dönük bir meseledir. Aile üyeleri, eşler ve arkadaşlar arasındaki ilişkilerde, tam olarak büyük ve açık bir sevginin olduğu çoğu zaman, temel saygı eksiktir. Gemara Masehet Kiduşin 31/B’de “Baba ve anneni onurlandır” şeklinde başlayan emri değerlendiren bilgelerimiz ‘saygı’ veya ‘onurlandırmak’ sözcüğünün ne olduğunu araştırırlar. Rabilerimiz cevabı Gemara’da, “İhtiyaç duyduğu her şeyde ona yardım eder, yedirir, içirir ve gerekirse giydirir ve örter, getirir ve çıkarır” şeklinde verirler.

İlişkilerimizin çoğu karşılıklı saygı değerlerine dayanır. Saygı, bir kişinin inandığı değerlerle çatışsa bile başkalarının duygularını, kararlarını ve fikirlerini dinlemesine ve özellikle anlamasına izin verir. Belki de bu yüzden Tora ‘sevmek’ yerine ‘onurlandırmak – ağırlamak’ ifadesine yer vermiştir.  Saygı tartışmasızdır, saygı duymak için çabalamak gerekir.

Şimdi, ebeveynleri onurlandırma emrinin neden Tanrı’yı onurlandırmakla kıyaslanacak kadar önemli bir yeri işgal ettiği anlaşılabilir. Anne-babasına saygı duymayan kişi Tanrı'ya iman edemez. Anne-babasına saygı duymayan kişi, bencildir, sadece kendini, zevklerini ve kişisel ihtiyaçlarını düşünen, kendisine yardım edenlere ve onu nezaketle ödüllendirenlere aklını açmaz. Bu yüzden bu emir sadece insanlar arası değil insanın Tanrı’ya karşı olan mitsvaları arasında da kabul edilir ve bu yüzden de ilk tablette yer almaktadır.

Saygı karşılıklı bir değerdir. Ebeveynlerimize, kendimize beklediğimiz gibi nazik ve uygun bir şekilde saygı göstermemiz emredilmiştir. Bu nedenle, anne ve babayı onurlandırmanın mitsvasını bize yakışır bir şekilde yerine getirmek için davranışlarımızın yakın takipçisi olmalıyız.  

Yaşlılarımız ve büyüklerimiz yardıma ihtiyaç duyduğunda, bizler, onlara güler yüzle haysiyet ve nezaket gösterme sorumluluğuna sahibiz. Buna bir örnek, önemli bir kişinin onuruna ayağa kalkma geleneğidir. Bu gün pek uygulanmasa bile büyüklerimiz veya ebeveynlerimiz odaya girdiğinde ayağa kalkmak ve onlara saygımızı göstermek bazı yerlerde hâlâ uygulanan bir davranıştır. Kedoşim peraşasında yer alan “Ak saçlının önünde ayağa kalkacak ve ona saygı göstereceksin” pasuğu bu davranışın kaynağıdır.

Saygı, bir kişi için temel bir değerdir. Kişi saygı istediği gibi saygı göstermesi gerektiğinin de bilincinde olmalıdır.  Onur, hayatımızın her yerinde ve her zaman vardır ve varlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır.

*İbraniceden dilimize çeviri: Rav İsak Alaluf

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün