Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ortaya çıkardı. Zirai karantina binası Bilal Erdoğan’ın vakfına verildi

Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ortaya çıkardı. Zirai karantina binası Bilal Erdoğan’ın vakfına verildi
Yeniçağ yazarı Murat Ağırel'in cumartesi günkü yazısında dikkat çeken bir haber yer aldı. Ağırel yazısında, insan sağlığını tehdit eden tarımsal ürünlerin ülkeye girişini önleyen zirai karantina binası Bilal Erdoğan’ın İlim Yayma Vakfı’na tahsis edildiğini ve binanın acilen boşaltılması istendiğini aktardı.

İstanbul’daki Zirai Karantina Müdürlüğü’nün binasının 10 dönüm arsasıyla birlikte Başkanlığını Bilal Erdoğan’ın yaptığı İlim Yayma Vakfı’na (İYV) devredildi.
Konuyu cumartesi günkü köşesine taşıyan Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, şu ifadeleri kullandı;

İstanbul Zirai Karantina Müdürlüğüne (ZKM) ait Halkalı Ziraat Okulunun bulunduğu yer Sabahattin Zaim Üniversitesinin talebiyle taşınmak isteniyor.
Yani tahsis edilen arazide oturan üniversite, arazi sahibini kovmak istiyor.
Boşaltma baskısı karşısında, Bakanlık İstanbul Zirai Karantina Müdürlüğüne, taşınılacak bina hazır olmadığı için Yeşilköy Havalimanı hangarlarından birine geçici olarak acilen taşınılması doğrultusunda sözlü talimat gönderiyor.
Bakın "sözlü talimat" yazılı bir şey yok.

Taşınma işlemi, Kamu İhale Yasası hükümleri gereği ihale edilerek yapılmalı. Yapılan açıklamaya göre kaba bir hesapla yaklaşık 2-3 milyon Türk Lirası tutarında maliyet oluşturacak. Tahsis edilen yerin inşaatı tamamlandıktan sonra ikinci kez taşınma masrafları ve ihale süreci gerektirecek.
Taşınma talimatı verilen geçici yere nakil ve montajlar sürecinde pek çok hassas cihaz ve demirbaş malzeme kullanılmaz hale gelecek.

Daha kötüsü de…
Tohum ithalatın yaklaşık yüzde 90'ının, görev alanındaki diğer ithalatların yüzde 60'ının kontrolünün yapıldığı İstanbul ZKM'nin birkaç ay işlevsiz kalması, ithalatın karantina kontrollerinde zafiyet yaşanmasına neden olacak.
Ve gıda kontrolünün ithalatçının insafına terk edilmesine yol açacak.
Gıdada yeni hastalık ve zararlıların ülkeye girmesi ile gıda güvenliği ve gıda güvencesi konularında apaçık bir güvenlik sorunu yaratacak.

Yani ithal ürünlerde ne yediğimizi bilemeyeceğiz.
İlerleyen süreç içerisinde bu konunun oluşturacağı kamu zararını hiç söylemiyorum.
Sonuç olarak yine bir vakfın keyfi için bütün ülkenin gıda güvenliği tehlikeye atılıyor. TMMOB bu konuda girişimlerde bulunuyor fakat henüz bir olumlu gelişme olmaması endişelendiriyor.
Böylesine kurumsal bir yapının yaptığı hayati bir mevzuda sözlü bir şekilde "hadi çıkın buradan" demek hangi devlet mantığında yer alır.
Aklım almıyor…