KKTC DÖNEMİ KAPANDI!

A -
A +
18 Ekim’de KKTC’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimini Mustafa Akıncı karşısında Ersin Tatar’ın kazanması tarihî bir hâdisedir. Bunu tarihî değere taşıyan, kazanan ismin kim olmasından dolayı değildir. Ne demek istediğimizi zıddı yani mefhumu muhalifi ile şöylece izah edebiliriz: Yarışan iki adaydan biri Başbakan, diğeri Cumhurbaşkanıydı. Seçimi kaybeden CB Akıncı, Türkiye’ye soğuk ve mesafeliydi. Ankara’nın KKTC’nin içişlerine karıştığı gibi bir fikre sahip olduğundan başka merhum Hatay Reis-i cumhuru Tayfur Sökmen’e dil altından töhmet göndermesi yaparak kendisinin "ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağı"nı yani KKTC’ye ihanet etmeyeceğini iddia ediyor fakat aynı kişi beri tarafta ise Rum kesimiyle federasyon için anlaşmaya varmak maksadıyla 1974’te zapt ettiğimiz bazı toprakları Rumlara iade etmemiz gerektiğini ileri sürüyordu. Azerbaycan, işgal altındaki yüzde 20 vatan toprağını kurtarmak için Ermenistan’la savaşırken Mustafa Akıncı akla ziyan bir düşünceyle yüzde 20 KKTC mülkünü Rumlara vermeyi çözüm şekli olarak teklif ediyordu. Sanki Rumlar, KKTC toprağını atalarından miras almış; bu mirası zilyed olarak, geçici istifade imkânıyla Türklere vermişlerdi de şimdi toprak, mülk sahiplerine iade edilecekti. Hâlbuki o topraklar -aşağıda anlatacağımız gibi- Mehmetçik ve Kıbrıs Mücahidleri şehid düşerek kazanıldı. TSK 1974’te adaya çıkarken mevzubahis kişi, o sırada 68 Kuşağı solcularındandı. Sn. Ersin Tatar’ın CB seçilmesi, Rum kesimini, Atina’yı, Macron ve ekibini, Sisi ve tayfasını, İsrail’i, Kraliçe’yi memnun etmemiştir. Onlar, Akıncı’nın kazanmasına sevineceklerdi. Sadece onlar da değil; EOKA, PKK, ASALA vs. de sevineceklerdi. Federasyon; yani iki devletli; iç işlerinde müstakil, dış işlerinde aynı çatı altında yer alma formülü, öleli çok oluyor. 40 yıldır bu fikre hizmet verildi. Rumların artık makul olana yanaşmayacakları, iki devletli projenin hayat bulmayacağı tam olarak anlaşılınca bunun gereğinin yapılması şartı doğmuştu. Bu yüzdendir ki KKTC yönetiminin Ankara ile aynı kalb atışında olması icap etmekteydi. Hâlbuki yukarıda ifade ettiğimiz gibi KKTC Cumhurbaşkanı, Ankara’ya soğuk nazarla bakıyor, belki kendisi açıkça söylemese bile avânesi, Türkiye’yi adada işgalci sayıyor ve dediğimiz tezatlar yaşanıyordu. Bu isimle Ankara’nın yol alması mümkün değildi. Onun içindir ki Maraş’ın açılma merasimi CB Erdoğan ve BB Tatar tarafından yapıldı, Anadolu suyu, bu ikili tarafından adaya akıtıldı. 1974’te Kıbrıs Harekâtı yapıldı, 1976’da Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 15 Kasım 1983’te ise KKTC ilân edildi. Rauf Denktaş kurucu Cumhurbaşkanı oldu. İlk günden beri Türkler, iki toplumun aynı çatı altında yaşamasından yana oldu. Burada taviz veren, fedakârlık yapan biziz. Asla unutmamalı ki Kıbrıs, II. Selim Han zamanında Lala Mutafa Paşa komutasındaki Ordu-yı Hümayûn ve Piyale Paşa komutasındaki Donanma-yı Hümâyûn tarafından 1 Ağustos 1571’de Venedik Cumhuriyeti’nden fetih yoluyla zapt edilmiştir. Şehidler vererek adanın sahibi olurken onu Rumlardan değil, Yunanlılardan hiç değil Venediklilerden bilek ve yürek gücü ile almıştık. Kıbrıs, 1878’e kadar 307 sene fiilen mülkümüzdü. Ada, bu 3 asrı aşkın zamanda bütünüyle Osmanlı Müslüman Türkü’nün vakıf mülkü hâline gelmişti. Hukuki mülkiyetimiz ise Lozan’a kadar 352 sene sürdü. Bu kat’i hakikatlere rağmen Türkiye, Türkler hep alttan aldılar. Birlikte yaşamaya zorluk çıkartmadılar. Lakin Rumlar, EOKA adlı çete ile adayı Yunanistan’a yamama adına sürekli katliamlar yaptı. 1974 Harekâtının sebebi budur. Fakat bu Harekât nakıs yani yarım kalmıştır. Yarım kalmış; şehidler verilmesine rağmen Kıbrıs’ın ancak üçte biri kurtarılmışken az kalsın bu üçte birin yüzde yirmisi de Rumlara iade edilecekti. 18 Ekim’deki seçimle Kıbrıs Türkü yerli ve millî bir duruş ortaya koyarak buna fırsat vermedi. Bu seçim aynı zamanda tamam mı devam mı sorusuna cevap arayışıdır. Seçmen, hâlâ federasyon peşinde koşanları seçmediğine göre bu tezi yırtıp atmış ve müstakil bir devlet kurulma iradesini ortaya koymuştur. Türkiye ve yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da aynı görüştedir. O hâlde; artık KKTC ismi terk edilerek "Kıbrıs Türk Cumhuriyeti" ilân edilmeli ve diğer devletlerin onu tanıması temin edilmelidir. Yeni seneye bu isimle girilmeli. Bayrak üzerinde de çalışması isabetli olur diye düşünüyoruz. Mevcut bayrakta ay-yıldız, şehidlerin kanı ve beyaz zemin sembolleri var. Beyaz renk, barışı, ifade etmekte. Ancak bu beyazlığın değişmesi yerinde olur. Ay-yıldız ve şehidlerin kanı muhafaza edilerek Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrağı üzerinde yeniden çalışmalı. Kıbrıs Türkü’nün basiretli tercihiyle tecelli eden 18 Ekim cumhurbaşkanlığı seçim neticeleri, cephedeki Azeri Türkü’nün şevkini arttırdığı gibi Mavi Vatan’da mücadele veren Ankara’nın da elini güçlendirmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.