Kızarıp bozaran papaz, ne diyeceğini bilemedi!

A -
A +
Zaten asabı bozuk olan Abdullah Dadaş, içinden “hım... şimdi görürsün” dedi!..
 
Çar II. Nikolay’ın ilanında şöyle yazıyordu:
“Rus halkı, şanlı Ermeni evlatlarını iftiharla hatırlıyor. Lazarev’ler, Melikov’lar ve diğerleri, ana vatanın şerefi için kardeşlerinin yanında mücadele verip harp ettiler. Asırlık sadakatiniz benim için, sizin için pek mühimdir, ordularımızın zaferine ve hakkaniyetine bütün kalbiyle inanarak bu mühim dönemde vazifenizi yerine getirmeye muvaffak oldunuz, olmaya da devam ediyorsunuz. Haklı olarak bizden de haklarınızı muhafaza etmemizi beklediğinizi bilmekteyiz.
Ey Ermeniler! Çarın asası altında kan, din kardeşlerinizle birleşip sonunda tam hürriyetinizin ve adaletin tadını çıkaracaksınız… O günler uzak değildir…”
Zaten asabı bozuk olan Abdullah Dadaş, içinden; “hım... şimdi görürsün” dedi, gayr-i ihtiyari bıyıklarının ucunu büktü. Ona haddini bildirecek zamanı kolluyordu. Bir ara söz dolaşıp papazların fedakârlıklarına kadar uzadı. Tam soru sormanın yeriydi. Abdullah Dadaş, kinayeli:
- Çok da malumat sahibiymişsin papaz efendi!
- Bizler hep okuruz, tarihimizi, dinimizi tam biliriz.
- O oo ne âlâ! Başkalarını boş ver de sen nasılsın, işler, çoluk-çocuk iyiler mi?
Bu sual karşısında iyice kızan papaz, kibirle yüzünü daha bir ekşitip derin derin solurken, burun kanatları, demirci körüğü gibi kalkıp kalkıp iniyordu. Fazla dayanamadı:
- Hıristiyan din adamlarının, papazların, papanın çoluk-çocuk edinmek gibi süflî, aşağılık işlerle meşgul olmadığını bilmiyor musun, behey cahil!?.
Abdullah Dadaş, papazı tam istediği tuzağa ve kıvama getirmişken ve bu anı yakalamanın heyecanı ve sevinciyle;
- Bilmediğimden değil papaz efendi… O dediğin şeyi çobanlar bile bilir! Fakat; kendinize bile yakıştıramadığınız süflî, yani iğrenç bulduğunuz, eş ve evlât edinme vasfını Allâhü teâlâya isnat edişinizdeki tutarsızlığı size söyleteyim dedim…
- !!!
Kızarıp bozaran papaz, ne diyeceğini şaşırdı, sessizce kalkıp dadaşın yanından uzaklaştı. O mekânı terk ederek kurtarmıştı da bu konuşmalara şahit olan Ermeniler birbirine düşmüştü!
- Türko haklı!
- Ne haklısı muhterem pederimizi rezil etti!
- Hak etmişti!
- O “hak etmişti”ye getirmeyin meseleyi komşular! Bizler ne zaman ayırım yaptık? Herkes de iyi biliyor ki, hep adaletle iş gördük. İşte dükkânınızda tek başımayım! Aklıma kötü bir şey gelseydi buraya uğramazdım! Duyduklarımla şoke oldum komşular! Çok fena kokular geliyor!
- Abdullah Dadaş haklı! Papaz efendi kaşındı! Cevabını da aldı!
- Mesele haklılık, haksızlık meselesi değil de; elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin, siz Ermeniler devletin her tarafında rahat hayat sürmüyor musunuz? Şimdiye kadar kime ne dendi? Hangi malınız mülkünüz hile-hurdayla, zarla-zorla elinizden alındı? Neyiniz eksik de bu yazılar okunuyor Ermenilerin bulunduğu meclislerinde? Üstelik benim Müslüman bir Türk olduğumu bile bile. Yüzüme karşı, bu bir meydan okuma, tahrik etme değil mi? “Ayaklarınızı denk alın” ihtarı olmuyor mu? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.