Tarihi 18 Ocak 2021

Nedir Bu Reform?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son günlerde çeşitli kavramlar ve ifadeler kullanarak reform gündeminden bahsetmesi siyasetin kafasını karıştırmışa benziyor. Hem AK Partili hem de muhalif çevreler Cumhurbaşkanı'nın niyetini anlayamadıkları için bocalıyorlar. Muhalefetin tavrıyla başlayalım; Erdoğan'ın reformdan bahsetmesini olabilecek en kolaycı okuma ile anlamlandırdılar. Cumhurbaşkanı'nın iç siyasete dönük bir söylem değişikliği yaptığını zannettiler. Beklentileri Erdoğan'ın yüzeysel bir açılım süreci başlatmasıydı. Muhalefetin AK Parti tabanına şirin gözükmek için yaptığı yapay jestlerin bir benzerinin Erdoğan tarafından muhalefete şirin gözükmek için yapılacağını zannettiler. Tepkileri de buna göre oldu. Reform gündeminin sahte olduğunu, Türkiye'de hiçbir şeyin değişmeyeceğini tekrarlayıp durdular. Böyle yaparak kendilerince Erdoğan'ın reform başlığı altında yapacağını zannettikleri manevraların önünü almayı umdular.

AK Partili çevreler de bir miktar bocaladı. Sayıları az da olsa mücadele siyasetinden vazgeçileceğini, ekonomide neo-liberal politikalara dönüleceğini, dış siyasette ise kazanımlar bir kenara bırakılarak batı ile uzlaşılacağını düşünenler oldu. Buna kısaca 2000'lere dönüş beklentisi diyebiliriz. 2000'lere dönmenin ne kadar mümkün olduğunu, dünyanın 2000'lerin dünyasından ne kadar farklılaştığı tartışmasını bir kenara bırakalım. Sadece mücadelenin Erdoğan siyasetindeki merkeziliği bile bu türden bir geri dönüşü - ki bu şüphesiz iddialardan vazgeçilen bir geri çekilme olurdu- imkansız hale getiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dillendirdiği reform bunların hiçbirisi değilse nedir?

Şüphesiz hiçbirimiz Cumhurbaşkanı'nın niyetini tam olarak bilmiyoruz. Ama şimdiye kadar yaptıkları ipucu verebilir. Geçmiş tecrübelerden yola çıkarak Erdoğan'ın enerjisini iç siyasetin tahkimatına ve Türkiye'nin kazanımlarını kurumsallaştırmaya yoğunlaştırdığı söylenebilir. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce görülmemiş ölçüde hareketli günler geçirdik. Türkiye daha önce hiç olmadığı kadar sınır ötesinde siyasi ve askeri isbatı vücut etti. Libya'dan Suriye'ye, Irak'tan Azerbaycan'a kadar farklı coğrafyalarda yer aldık, kendi ajandamızı hayata geçirdik ve gerektiğinde askeri güç kullandık. Neticede bu etkinlik döneminin birçok kazanamı oldu. Eylemlilik halinde elde edilen bu kazanımların kurumsallaştırılması gerekiyor. Bunun için de mücadele edilen aktörlerle yeni şartlar üzerine bir anlaşma tesis edilmeli. Kanaatimce birçok alanda yapılan diplomatik hamleler bu amaca dönük.

Dışarda bunlar olurken içeride de siyasi dalgalanmalar oldu. İç siyasetin aktörleri kendilerince önemli adımları peşpeşe attılar. Erdoğan'ın muhalifleri yeni bir siyasi hat kurma çabasını girdi. Erdoğan'ı siyaseten köşeye sıkıştırdıklarını, kemik tabanı haricindeki toplum kesimleri ve onları temsil eden aktörlerle ilişkisini kısıtladıklarını düşündüler. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan iç siyasette muhalefetin elini görmek istedi. Onların hamlelerini yapmasını, birliklerini cepheye sürmesini bekledi. Önce onların oyununu okudu ve şimdi kendi oyununu kurguluyor. İttifaklara dönük çağrıları, medyanın önünde yaptığı davetler, ziyaretleri, reform hamleleri hep bu amaca dönük. Erdoğan kendi masasını kuruyor. Masanın etrafında görmek istediği aktörlere de davet çıkartıyor. Bunların hepsini de uluorta yapıyor. Böylesi hem onun siyaset tarzına hem de kurmak istediği masaya daha uygun. Seçmen tüm sürece şahitlik edecek. Siyasetin merkezine yerleşme şansı olan aktörlerin bu fırsatı elinin tersiyle itip HDP'lileşmiş CHP'nin peşine takılmakta ısrar edenleri görecek.