Ulusal dayanışma ve toplumsal barış aydınlığında olması gereken yaşamı gölgeleyen siyasal bulutlar, kimi siyasal kişilerle kimi siyasal partilerin kendilerine yakışmayan tutum ve davranışlarıyla koyulaşmaktadır. Çağdaş bir siyasal ortam yerine korkutucu, üzücü, yarınlara ilişkin endişeler verici eylemler, yaşam erincini de yıkmaktadır. Oysa tüm siyasal partilerin başlıca amacı ve ereği toplumu sağlık, barış ve dayanışma, içinde mutlu ve başarılı kılarak yarınlara daha görkemli biçimde taşımaktır. Yasama organında sövmekle başlayıp dövmekle, öldürmekle tehdit, çirkin saldırı ve gözdağları, kınanacak tutumlar tüm yurtseverleri derinden üzmektedir. İnsana ve insanlığa saygıyla bağdaşmayan girişimler, kalkışmalar, konuşma ve yazılar yaşamı karartmaktadır.

Kimi toplumsal olayların, başta işsizlik, ekonomik sorunların, dış ilişkilerin daha çok önem taşıyıp özen istediği günümüzde içerdeki didişme ve gereksiz tartışmalarla kavgalar çağdışı bir görünüm yansıtmaktadır. Tüm aykırılık ve sakıncaların aşağılık bir bencillik ve çıkar kaynaklı olduğu, siyasal yandaşlıkların gösterilerle ölçüsünün kaçırıldığı görülmektedir.

Siyasette asıl amaç, kendisinin ya da partisinin değil, ulusun, toplumun yaşamı ve geleceğidir. Sorunların çözümünde, daha iyi ve güçlü geleceğe yürüyüşteki ulusal birlik ve dayanışma gözardı edilip kavgalı bir ortama neden olmak büyük bir kötülüktür. Kayırmalar, ayrıcalıklar, eşitsizlikler, “nabza göre şerbet” nitelikli tutumlar, partizanlıkla yürütülen sözde siyasal çalışmalar ve eylemler toplumsal yaşamın hastalıklarıdır.

Birçok siyasal katta (makamda) ATATÜRK’ümüzün fotoğrafları, tabloları, sözleri bulunmakla birlikte onları benimseyen, özümseyen, onlara gereken ilgiyi göstererek temsil edip anımsattığı ilkelere ve değerlere özenle sarılan kaç kişi çıkar? Atatürk’ümüze gerçekten bağlı ve saygılı olunsaydı toplum yaşamı ve toplumsal sorunlar bugünki gibi olur muydu? O’nun izinde gidilse, O’nun buyrukları ve önerileri dinlenseydi şimdiki kargaşa yaşanır, şimdiki karanlık oluşur muydu? O’nun resimlerini asmak, sözlerini bir yerlere koymak, onlara yaraşır olmak ve onlara özen göstermekle anlam taşır. Bayramdan bayrama anma gösterisiyle içtenlik kanıtlanmış olmaz.

Ayasofya’da namaz kılınırken “İbadete açılma” denilerek yapılan inanç sömürüsüyle müze özelliğinin camiye dönüştürülmesi başkanlık sisteminin yeni bir geri adımıdır. 1934’den bu yana sürdürülen çağdaşlık özeni yanlış bir yargı kararıyla “siyasal şov” a araç kılınmıştır. İktidarın yitirdiği oyları yeniden edinme girişimlerinden biri de dinsel ödünlerdir. Siyasal iktidarın kanatları altındaki Diyanet İşleri’nin şimdiki başkanı müzeye dönüştürme için”86 yıllık ara” diyerek cumhuriyetin aşamalarına karşıtlığını açıklamıştır. Tarih, inanç sömürüsünün gölgesine sokulmaktadır.

Ekonomideki kırılmalar ve olumsuzluklar ortada iken nutukla sorunların yadsınması ve olumlu tablolar çizilmesi asla inandırıcı olmuyor. İktidar yanlı istatistiklerin açıklamalarını yurttaşların yakınmaları çürütüyor. Siyasal abartılar ve yalanlar bıktırdı. Toplumsal gerilimin ayırdında olacaklar ki gerçeklerle bağdaşmayan rakamlarla savunmalara kimse inanmıyor. Yalaka, yandaş medya çarpıtıyor, saptırıyor, aldatıyor. Gerçekler artık can acıtıyor. Kötümserliğe ve karamsarlığa karşı olmamız, gerçeğe dayanma gücümüze yetmiyor.