Yukarıdaki iki resim, ünlü Ermeni Ressam İvan Ayvazovski tarafından yapılmış. Ay ışığında olan 1845, gün ışığında olan 1846’da tamamlanmış. İkisinde de Galata Kulesi’nin huni şeklinde bir çatısı olduğu görülüyor.



Bu fotoğraf ise sadece Osmanlı’nın değil, dünya fotoğraf tarihinin önemli isimlerinden biri olan Pascal Sebah’ın objektifinden çıkmış. Fark ettiyseniz, kulenin huni şeklindeki çatısı yok. Fotoğraf büyük ihtimalle 1875’teki büyük fırtınadan sonra, Pascal Sebah’ın öldüğü 1886’dan önce çekilmiştir. Galata Kulesi’nin günümüzdeki huni çatısı 1960’lardaki restorasyon sırasında Ayvazovski’nin resimlerine de yansıyan orijinaline uygun bir şekilde yapılmış.

Yağlı boya tabloların ve Sebah’ın fotoğrafının üzerinden yıllar geçmiş.

Bizans İmparatorluğu’nun ilk Büyük Kule’si “Megalo Pyrgos”, haçlı seferinde Katolik ordusu tarafından yıkıldığında yıl 1203’tü. O tarihe kadar Altın Boynuz ile Galata arasında çekilen ve Haliç Limanı’nı koruyan devasa zincirlerin bir ucu Büyük Kule’deymiş ve kuledeki bir mekanizma zinciri gerip ya da gevşeterek gemilerin geçişine izin veriyormuş.

Cenevizliler bölgeye yerleştikten sonra “İsa’nın Kulesi” adını verdikleri bugüne kadar gelen kuleyi diktiklerinde ise yıl 1348’di. İnşaatı bittiğinde, yaklaşık 67 metre yüksekliğiyle sadece İstanbul’un değil bölgenin en görkemli ve uzun binası olmuştu.

Bina, Osmanlı’nın eline geçtikten sonra değişik amaçlarla kullanıldı.

En yaygın olarak, İstanbul’daki yangınları gözetleme amacıyla kullanıldı.

En ilginç kullanımı ise Evliya Çelebi’nin aktardığına göre 17. Yüzyıl’da Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesi’nden Üsküdar sahiline uçuş denemesiydi.



Kulenin bir başka ilginç kullanımı da muhteşem İstanbul panoramasını resimlemek isteyen ressamlara ev sahipliği etmesiydi. Aşağıda gördüğünüz resimler, Fransız panorama ressamı Pierre Prevost’un Galata Kulesi terasından yaptığı (bugün Louvre Müzesi’nde bulunan) İstanbul resminin bazı bölümleridir.

Bir rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kasımpaşa’da liman inşaatında çalıştırılan mahkumlar, gecelerini kulenin “zindan” olarak ayrılan bölümlerinde geçirirmiş.

Galata Kulesi, bir dönem yüksekliği ile de 3. Murad’ın astronomi tutkusuna da ilham vermiş ve rasathane olarak değerlendirilmiş.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi muhalefete geçtiğinden beri belediyenin, belediye başkanının birçok hakkını, yetkisini elinden alan Ankara, Galata Kulesi’ni de belediyeden alıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devretti.

Oysa, 1962’den beri Galata Kulesi’ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi bakıyor, restorasyonlarını yaptırıyor, koruyor ve bütün masraflarını üstleniyordu.

Belediye elden gidince, bütün bu emeğin, masrafların ve geçmişin hiçe sayılması, Galata’ya adeta çökülmesi, demokratik bir hukuk devletinde zor rastlanır bir iş.

Bakanlık, şimdilerde Turizm Yolu Projesi çerçevesinde başlattığı restorasyon çalışması kapsamında Galata Kulesi’ne de el atmış. İşte şu son fotoğraflar da o kapsamda yapılan restorasyon çalışmasından bir görüntüyü yansıtıyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sonradan eklenmiş bölümlerin temizlendiğini söylüyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise kullanılamaz hale gelen formu bozulmuş yerlerin kaldırıldığını açıklamış. Oldu olacak 1965’te yapılmış (bu mantıkla sonradan eklenmiş) huni çatıyı da yıksınlar.

Gerçek her ne olursa olsun, bir tarihi eser restorasyonunda beton matkabı ile yıkım yapılması gerçeğini değiştirmiyor. Kim bilir, gözle görülmeyen yerlerde yapılan restorasyonlarda daha neler var?

Galata Kulesi yüzyıllardır, bütün ihtişamıyla İstanbul’un üzerinde dimdik duruyor.

O dik duruşu, yıllara, savaşlara, depremlere, fırtınalara ve yangınlara meydan okumuş bir yapı olmanın haklı gururunu da yansıtıyor.

Hiç olmasa bu ihtişamı, bu
gururu dikkate alsalardı da Galata Kulesi’ni siyasi hırslarına, ticaret vizyonlarına malzeme etmeselerdi.

Galata Kulesi ne Bizans imparatorlarına kaldı, ne Sultan Süleyman’a.

Onlar gibi bizler ölüp gideceğiz, şimdi görevde olanlar bir süre sonra o görevlerden gidecekler ama Galata Kulesi yüzyıllarca “dünya mirası” olarak dimdik ayakta kalmaya devam edecek.

O yüzden, Galata Kulesi’ne kıymayın efendiler!