“Askıda ekmek”, bir elin verdiğini diğer elin görmemesi mantığı üzerine kuruludur. Gidersiniz fırına yahut bakkala, istediğiniz sayıda ekmeğin bedelini ödersiniz. O ekmekler tanımadığınız ihtiyaç sahipleri tarafından alınır.

“Askı” bu dayanışma geleneğinde sanki bir sembol değil de fiziken kullanılan bir eşyaymış gibi ekmek poşetlerini göstere göstere askılara asıp yanına fiili koalisyon ortağı liderinin fotoğrafını koyan akıl karşısında insanın nutku tutuluyor.

★★★

Yoksulluğun derinleştiği, işsizliğin arttığı ülkemizde bugün 2021 bütçe kanun teklifinin görüşmeleri başlıyor. 245 milyar TL açık tahmin edilen bütçe teklifinde, önemli bir maddeyi paylaşalım.

Biliyorsunuz, yap-işlet-devret modeliyle yaptırılıp işletilen altyapı projeleriyle, yap-kirala- devret modeliyle yaptırılan şehir hastanelerine devlet çeşitli isim ve türde garantiler veriyor. Sözleşmelerin süresinden önce feshedilme ihtimaline karşı da şirketlerin aldığı kredileri üstleniyor. Borç üstlenimi adı verilen bu düzenleme için her yıl bütçeye belli bir tutarda taahhüt konuluyor.

İşte bu projeler için 2021 yılı bütçesine, Hazine’nin borç üstlenim taahhüdü olarak 4.5 milyar dolar konuldu. Yani bugünkü kurla yaklaşık 35 milyar TL.

Askıda ekmek kampanyasının tartışıldığı günlerde düşük bir tutar sayılmaz öyle değil mi?

Bekir Abi


İkinci staj durağım Günaydın gazetesinde tanıdım Bekir Abi’yi. Rüzgarlı Sokak’ta.

Henüz öğrenciydim. Süre bittiğinde “Biz seni sevdik. Ulus ile konuşsam oraya ‘başkentte kültür sanat’ diye haftalık bir köşe yapar mısın?” dedi. 20’lerinin başındaki bir gazeteci adayı için olağanüstü bir teklifti bu. İnanmaz gözlerle baktım. Çünkü staj süresince kendimce çok çabalamama rağmen imzalı haberim çıkmamıştı, bunu ciddi dert ediyordum.

Kanat takıp ayrıldım yanından. Tiyatro, sinema, resim sergisi; Ankara’daki etkinlikler, sanatçılarla da kısa görüşmeler yapıp hazırladım o haftalık köşeyi bir müddet.

Yıllar yıllar sonra Bekir Abi ile yollarımız Hürriyet’te kesişti. Bu diyalogu kendisine anımsattığımda “Bak taa o zaman görmüşüm istikbali demek” diye sevinmişti.

★★★

Tecrübe etmeyen yoktur.

Kimi ortamlar, bazı insanların girişiyle aydınlanır, bazılarının da çıkışıyla.

Bekir Abi bir yere girdiğinde içerideki herkes canlanırdı. Kısacık dahi uğrasa anlatacağı eğlenceli, ilgi çekici bir küçük hikaye illa ki olurdu. O gittiğinde hoş bir sohbetin esintileri uçuşurdu kalanların üzerinde.

★★★

Nikah şahidimdi.

Nikaha dakikalar kalıp hâlâ görünmeyince telaşla arayıp “Bekir abi gelmiyor musunuz?” dedim. “Nereye?” dedi. Unutmuştu... Ama paniğe izin vermedi. “Hemen, hemen geliyorum” dedi. Neyse ki o an şehrin içinde ve otomobildeydi. Hızla istikamet değiştirip nefes nefese nikah salonuna geldiğini, 15-20 dakikalık bir gecikmeyle ulaşınca hep birlikte derin bir soluk aldığımızı, sonrasında ayağındaki mokasen ayakkabıları kastedip “Nikah salonuna ayağımda terliklerle koşa koşa bir girişim vardı ki” dediğini anlatıp anlatıp güldük.

★★★

Hürriyet’in Cinnah Caddesi’ndeki Ankara bürosunda uzun yıllar birlikte çalıştık. Sonra Cumhuriyet, en sonunda da Sözcü’de yeniden bir araya geldik.

Kalbi büyüktü. İnsanlar, ağaçlar, kuşlar, köpekler, kediler, kaplumbağalar, denizler, tepeler, şarkılar, çocuklar. Hepsi de kendine rahat rahat yer buldu onun kalbinde. Gülümseyişini, kendiyle dalga geçebilme hünerini ve de gazetecilikteki dik duruşunu hiç eksik etmedi.

Bekir Abi gitti. Biz tenhalaştık.