Kimi zaman “Ülke batıyor, sokağa çıkın” diyoruz...

Çıkmıyorlar...

Şimdi “içeri girin” diyoruz...

Girmiyorlar...



Hepimiz korkuyoruz açıkçası...

Çünkü düşmanı tanımıyoruz... Bildiğimiz yuvarlak bir şey... Rüzgarda ters dönmüş şemsiye biçiminde uzantıları var... Zıplayarak mı gidiyor, yuvarlanarak mı yol alıyor?.. Havada mı, yerde mi?.. Maske takıyorsun gerçi, ya maskenin içindeyse...

NATO eğitiminde sıra Türk askerine kültür sorusu sormaya gelmiş, bizim komutan “Nasıl olsa bilir” diye “Oğlum atom nedir?” diye sormuş, Mehmetçik yanıtlamış:

“Fena patlar...”



Güvenlik kamerasından gördünüz; küçük dükkanda oturmuş ahbaplar sohbet ederlerken, içlerinden birisi hapşırınca, herkes düşe kalka ok gibi dışarı kaçtı, en önde tezgahtar...

Bildiğimiz fena patlıyor, o kadar...



Korku Dünya’yı değiştirdi sanki...

Cumhurbaşkanı ilk kez sustu...

Hıristiyanlar beş vakit abdest alıyorlar...

AKP’liler Alevi selamı vermeye başladılar...

Bizim sofular alkol kuyruğunda...

“CHP camileri kapattı” diye diye iktidara gelenler, camileri kapattılar, kapısında polis var...



Ve hepimiz derin endişeler içindeyiz...

Kimsenin yüzü gülmüyor...

Her an yakınımızdan birisini alıp götürecek korkusu, hepimizin yüreğinde dolaşıp duruyor...



Sabahları ilk güneş perdenin arasından içeri süzüldüğünde, korkular-endişeler dünde kalsın...

“Düzelecek” deyin...

Mutfaktan gelen çaydanlığın tıkırtısı, kızarmış ekmeğin kokusu yıllarca eksik olmasın, dileyin...

Bir küçük belanın dünyayı esir alacağını, illa ki bizim canımızı yakacağını düşünmeyin...

Hiçbir aşının, ilacın, çarenin olmadığı çağlarda kolerayı, vebayı, tifoyu, veremi yok eden insanoğlu, bu zıkkıma teslim olacak değil...

Sevdiklerinizi uzaktan gözlerinizle öpün...

Güzel sözcüklerle yüreklerine sarılın...

“Kimseye bir şey olmayacak” diyerek, gülücüklerle evinize çiçekler serpiştirin...

Dileyin:

Kader hiçbirimizi sevdiklerimizden ayırmasın...