Orkun Bulut

Orkun Bulut

orkunbulut@gmail.com

Tüm Yazıları

Seyahat etme hissini kaybeden bir dünya! En azından uzunca bir süre erteleyen diyelim... Ülkeler arası bir yerlere gitmenin zor olduğu; çoğunda döndükten sonra özgürlüğünüzü 14 gün gibi sürelerce feda ettiğiniz yeni bir dönem. Muhtemelen bu salgınla uygulanan yasaklar uzunca bir süre daha seyahatlere kısıtlama getirecek. Bu kısıtlamalar seyahat etme özlemini daha da körüklüyor. Ama bu özlem yeni yerleri keşfetmeyi değil; o klasik şehirlere olacağa benziyor. Tüm dünyanın tekrar Paris’i konuşmasından belli değil mi?

Haberin Devamı

İSTANBUL BİR DİZİ OLSA

Aslında bu özlemi körükleyen vasat altı romantik bir dizi. Ama Paris dizide öyle bir konumlanıyor ki; Cafe de Flores’tan Ralph’s’e oradan Avenue Montaigne’i adeta örtülü reklam gibi izleyenin beynine işliyor. Genelde bu tip işleri beyazperdede Woody Allen gözümüze soka soka yapardı. İstanbul gibi tarihi, hikayesi kuvvetli bir şehirle ilgili hâlâ içe sinecek bir yapım olmaması üzücü değil mi?

Tarih, ihtişam, mimari ve manzara... İçerisinden deniz geçen bir şehirde neden sürükleyici bir dizi hâlâ olmaz. “Var” demeyin! O var dediklerinizin çoğu maalesef ki lokal. Bu işlerde şehirlerin lobisi ağır basıyor. O yönetmen, yapımcının karar verdiği bir durum bu. Aslında geçtiğimiz yıl THY’nin Ridley Scott ile çektiği İstanbul’daki kısa aksiyon viralı güzel bir adımdı. Keşke Scott gibi isimle böyle bir iş birliği yapılmışken dijital platformlarda devamı gelse...

Ferzan gözünden

Dönemsel olarak bazı siyasi lobiler de bizimle alakalı böyle bir yapımın önünde engel olabilir. O sebepten bizden olan ama uluslararası insanların anlatımından diziler hayal etsek. Sinema gözüyle başyapıt olsa da Fatih Akın’ın İstanbul’u gösterdiği sokaklarda Emily geçmek istemeyebilir. Ama Ferzan Özpetek’in ‘İstanbul Kırmızısı’ndaki şehri betimleyişini bir dizide düşünsenize...

Miami’de ‘hayalet’ Türk!

İstediğiniz 50 farklı konsept mutfağın tek çatıda toplanılıp servis edildiğini düşünün. Hepsinin birer adı var ama aslında bu markalar ‘Ghost Kitchen’ yani hayalet mutfak. Pandemiyle büyümesi muhtemel bu konseptin Amerika’da ilk başarılı uygulamasına bir Türk, Alp Franko imza attı.

Haberin Devamı

Uzun yıllardır tanıdığım Franko, Fauchon Paris’yi Türkiye’ye getirmesinin yanında birçok restoran girişimine de imza atmıştı. Türk müşterisi küstürmüştü biraz Franko’yu.

Şimdi Miami başta olmak üzere birçok Amerikan şehrinde restorancılığı gıda dağıtım endüstrisi haline getirdiği bu sistemin şubelerini vermeye çalışıyor. Girişim Entrepreneur dergisinde ‘İlk 500 Franchise Markası’ arasına şimdiden girdi. Umarım bu değerli girişimlerin arasında Türk mutfağının önde olduğu konsepti öne çıkartır.

SORUN RESTORANLAR DEĞİL; MÜŞTERİ

Salgında rakamlar iyiye gitmiyor. Belki tekrar bir kapama olmayacak ama çoğu kişi gönüllü evlere kapanmaya başladı. Aslında sosyal hayattaki mekanların, otellerin önlemlerinden kimsenin şikayeti yok. Sorun yine müşteride, “Bana bir şey olmaz” diyen gezginlerde. Defalarca burada da dile getirdim yeni normalin bir adabı muaşereti olmalı; Sağlık Bakanlığı tavsiyeler vermeli diye. Nitekim bunu uçaklar için yapmış.

Haberin Devamı

Yemek verilen seyahatlerde yanınızda oturan kişiyle aynı anda maskeyi çıkarıp yemek yemenin yasak olduğu ‘Sağlık Bakanlığı tarafından...’ cümlesiyle anons ediliyor. Bunun kontrolü de yer hizmetlilerinden çok, yolcular tarafından yapılıyor.

Restoran için bu zor ama en azından masadan kalkıldığı zaman maske takılması zorunluluğu uygulaması duyursa inanın o ‘gevşek’ davranışlı kitle, toplumsal utançtan çekinip o maskesini takmak zorunda kalacaktır...