Eyüp Anadolu Gençlik Derneği’nden (AGD) dostumuz Halit Fethi Dağbaşı, uzun yıllardır kültür, sanat organizasyonları yapıyor. Zaman zaman İslâmî İlimler, Kültür ve Edebiyat Vakfı’mızın (İSEV) organizasyonları münasebetiyle görüşüyoruz. En son Ali Nar Hocamızı anma programının organizasyonunu kararlaştırmış, salgın hastalık araya girince ertelemek zorunda kalmıştık.
Bundan birkaç hafta önce Kemerburgaz’da Sütçü Yusuf Çiftliği’nin kültür programlarını koordine ettiğinden bahisle programa konuk olarak davet etti. Proje ortağı Murat Kurnaz Bey’le birlikte böyle bir organizasyon planlamışlar.
7 Ocak 2021 günü Sütçü Yusuf Çiftliği’ne konuşma yapmak üzere gittiğimde Kemerburgaz’ın hemen girişinde büyük bir çiftliğin içinde oluşturulan platformda kültür ve sanata ilgi duyulmasından memnun oldum. Üstad, Mehmed Şevket Eygi, Müslüman işadamlarının dini ve kültürel faaliyetlere kayıtsız kaldıklarını eleştirirdi. Görünen o ki, Sütçü Yusuf Çiftliği’nin sahibi Muhammed Karabıyık Bey, dini ve kültürel faaliyetleri de önemsiyor.
Program öncesi, çiftlik hakkında bilgi aldık. Oldukça geniş ve temiz bir alanda kurulan çiftlikte dini hassasiyet ve hijyene dikkat edildiği, Eyüp bölgesindeki bayat ekmeklerin değerlendirildiğini öğrendik. Bu arada küçük bir buzağıyı sevmemiz program öncesi bize moral oldu. Program boyunca konuşmamıza ineklerin arka plan müziğiyle eşlik ettiklerini izleyici yorumlarından öğrendik.
Programda, özellikle Müslümanların son 250 yıllık fetret dönemini ve bundan kurtuluş yollarını anlattık. Halit Bey’in moderatörlüğünde interaktif bir program oldu. Özellikle gençlerden gelen sorular, gece gündüz demeden çalışmamız gerektiği gerçeğini hatırlattı. Toplumda yer etmiş Batı taklitçiliği, Batı hayranlığı, Müslümanları Batı’ya karşı mağlubiyet psikolojine esir etmiş. Bu esaret gençler arasında da yer edinmeye başlamıştır. Gençler için tek tehlike elbette bu değil. Deizm denilen bir belanın gençler arasında kabul görmesi, aslında İslâmî camianın ilim adamlarının, hocalarının görevini hakkıyla yerine getirmediğinin de en önemli göstergesidir.
İslâm âleminin ve geri kalmış ülkelerin yerüstü ve yeraltı kaynaklarını sömürgecilik vasıtasıyla sömüren ve hammaddeyi bulan Batı’nın, sanayi devrimiyle hammaddeyi işleyerek sanayileşmesi, sanayiyi teknolojiye dönüştürerek gücüne güç katması; eş zamanlı olarak reform, rönesans ve aydınlanma hareketleriyle maddi gücün şımarıklığıyla dinin sosyal hayattan tecrit edilmesine zemin hazırlamıştır. Yaratıcının otoritesinin yerine “insan otoritesini” ikâme sürecinin hiç şüphesiz en büyük desteği teknolojik gelişimdir. Bu sayede, Aydınlanmacılar “insan aklının” yanına “bilim”i koymuştur. “Akıl-bilim” ikilisinin gücüyle “tanrısal kudrete” karşı “tanrısız bilim” düşüncesi tezi işlenmiştir.
Maddi gücün sağladığı şımarıklıkla Hristiyanlıkta “Sola scriptura”, holistik din, pozitivizm ve sekülerizmle yaratıcının dünya üzerindeki otoritesini yok sayarak insanı putlaştıran, vahye karşı aklın üstünlüğünü savunacak hale gelen; yaratıcının yönetme yetkilerini, hümanizmle de affetme yetkisini eline almaya çalışan Batı’ya karşı son iki yüz elli yıldır buna çare ve çözüm üretemeyen bir İslâm dünyası görüntüsü özellikle genç kuşaklar üzerinde derin travmalar oluşturmuştur.
Programda gençler tarafından sorulan sorulardan birisi “Deizm”di. “Deizm, ateizmin korkak halidir.” Çünkü bilimsel gelişmeler yaratıcıyı inkarın mümkün olmadığını göstermiştir. Bu sebeple direk yaratıcıyı inkâr etmek yerine, yaratıcının otorite ve kurallarını inkâr etmek deizmin çıkış felsefesidir.
Yaratıcı’nın, âlemi yarattıktan sonra kenara çekildiğini, insanı başıboş bıraktığını iddia eden, yaratıcıya sınır koyan Deizm, yaratılmış olan insana sınırsızlık atfedebilmektedir. Oysa insanın başıboş bırakılmadığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyame, 36).
Yaratıcı’nın, âlemi yarattıktan sonra istirahate çekildiğini iddia eden “Deistler”, Yahudiler gibi Allah’ın dünyayı yarattıktan sonra istirahat ettiğini iddia etmektedir. Kur’an-ı Kerim, bu gibi kâfirleri kastederek, “Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Ahkaf, 33) buyurmaktadır.