İnce’nin hamlesi Kılıçdaroğlu’nun stratejisi

Anlaşılan o ki Muharrem İnce kendisini Cumhurbaşkanı adaylığına taşıyan siyasi taktiği ikinci kez kullanmak istiyor. Aynı şansı ikinci kez elde etmesi bu sefer daha zor göründüğü için de vites büyütüp “parti kurarım” tehdidiyle isteğine ulaşmaya çalışıyor. Ama galiba cumhurbaşkanı adaylığı kozunu kullanmayı sürdürerek parti içindeki etkinliğini arttırmaya da razı. İşin özeti bu.

Peki neydi İnce’yi Cumhurbaşkanı adaylığına taşıyan siyasi taktik? CHP tabanında -ve partinin habitatında- sağcı bir adaya oy verilmesi talebine karşı oluşma ihtimali bulunan direnci masaya sürmek.

Bu anlamda son seçimde İnce’nin eli güçlüydü ve Kılıçdaroğlu bu resti görmemeyi tercih etti. “Gel bakalım Muharrem Bey” dedi. Zaten o sırada “çatı adayı” konusunda Millet İttifakı’nın diğer üyesiyle de uzlaşma sağlanamadığı için CHP liderinin hamlesi birçok bakımdan isabetliydi.

İnce seçimi kazanabilse Kılıçdaroğlu bu zaferin gerçek mimarı olarak tarihe geçecek, bu durumda partideki koltuğunu da kürsüde elini tutup kaldırdığı kişiye bırakması gerekse bile -gerçek anlamıyla- “onursal lider” olacaktı. Aksi durumda ise hem parti içindeki bir “çıban” ortadan kalkacak hem de CHP liderinin siyasi stratejisini benimsemekte zorlanan kesimlere “Bakın işte, başka türlü olmuyor” denebilecekti.

Neticede ikinci durum gerçekleşti.

* * *

Türkiye’de sağ kesimin soldan bir adaya, sol kesimin de sağdan bir adaya oy vermesi kolay değil. Dünyanın her yerinde böyle. Ancak iki turlu seçimlerde belli ölçüde bu tutumlardan geri adım atılabiliyor. Sözgelimi yakın zamanda Fransa’daki seçimlerde bunu gördük. Bizdeki son yerel seçimlerde de buna benzer sayılabilecek adımlar atıldı. Bilhassa sağ seçmeni rahatsız etmeyecek profildeki CHP adayları “muhalif sağ”dan oy alabildiler. Millet İttifakı’ndaki uyum bunu sağladı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş başta olmak üzere CHP adayları bu sayede seçildi.

Ancak sağdaki bu “stratejik oy kullanma” esnekliğinin sol kesimdeki karşılığı tartışma konusu. CHP’nin sol kanadı gibi görünen bazı siyasetçilerle aydınların ve bu partiyle ilgileri olmasa bile “sol siyaset evreni”nin üyeleri olmaları hasebiyle CHP’nin siyaseti hakkında söz söyleme hakkına sahip görünen kişi ve grupların direnci malum. Kılıçdaroğlu yönetiminin bu yöndeki stratejik yaklaşımlarının hayata geçirilmesinde karşılaştığı en büyük zorluk ve engel bu direnç.

Mamafih “stratejik oy kullanma” esnekliği bakımından sağ ve sol kesimler arasındaki nispi farklılaşmanın temel sebebi Türkiye’nin sağ bir iktidar tarafından yönetilmekte oluşu. Türk toplumu kolektivist karakteri gereği hadiseleri bireyler üzerinden değil grup mensubiyetleri üzerinden değerlendirme eğiliminde olduğu için sözgelimi sağcı bir siyasetçinin günahını o siyasetçiye değil sağ siyasetin bütününe fatura etmek doğal bir refleks durumunda. Çünkü bizde suç bireysel değildir.

Dolayısıyla meseleye CHP seçmeninin AK Parti’ye bakışı üzerinden yaklaşırsak, vaktiyle iktidar partisi bünyesinde siyaset yapmış olmak da somut anlamda bireysel olarak ne yapıldığından bağımsız olarak değerlendirme ölçütü oluyor.

* * *

Kemik oyu yüzde 25 olan CHP’nin yüzde 50 çıtasına yerleştirilmiş bulunan cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı olma şansının sağdaki muhalif siyasi guruplarla ittifak ve işbirliği yapmaktan geçtiğini söylemeye bile gerek yok. Buna rağmen “gerçek sol bir siyasetle halkın karşısına çıkarsak başarılı olabiliriz” veya “gerçekten Atatürkçü bir söylem geliştirebilirsek seçimi kazanırız” diye ileri sürülen “sağ siyasetle ittifaka ihtiyacımız yok” iddiaları ve itirazları eksik olmuyor bu parti etrafındaki okur yazarlar arasında.

Bu çevrenin en popüler argümanı “Ekmeleddin İhsanoğlu hatası tekrarlanmasın” şeklinde. 2014’te CHP ile MHP’nin ortak çatı adayı olan İhsanoğlu isabetli bir tercih değildi. Siyasi kimliği ve toplumsal karşılığı olmayan bir adaya sadece dindar profilinden dolayı AK Parti seçmeninin koşup oy vereceğinin düşünülmesi saçmalıktı. Ama unutmamak lazım ki İhsanoğlu aşağı yukarı CHP ve MHP’nin toplam oyu kadar oy almıştı. Adayı boykot edip oy vermeyen CHP’li seçmen sayısı ihmal edilebilecek kadar düşük sayıdaydı. Dolayısıyla önümüzdeki seçim için muhalefet partileri kendi aralarında uzlaşabilirlerse adayın sağ veya sol kökenli olmasının tabanda sonucu değiştirecek derecede bir tepkiye yol açması beklenmemeli.

YORUMLAR (40)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
40 Yorum