‘Aldırma çiçek bu da geçecek’

Bir gün yolu Konya’ya düşmüş, oradan İstanbul’da mukim bir arkadaşını aramış.

Hangi arkadaşını aramış bilmiyorum. Nedense kendisine de sormadım.

Telefona arkadaşının annesi çıkmış.

“Evde yok” demiş arkadaşının annesi, “Kim aradı diyeyim?”

“Mevlana aradı dersiniz” demiş.

Muhtemelen yeterli bulmamış arkadaşının annesi. “Nereden aradı diyeyim” diye soruya ilave yapmış.
“Konya’dan dersiniz” demiş Mevlana.

Mevlana İdris’ten bahsediyorum. Tanıyorsunuz kendisini, burada, Karar’da, benim karşı sayfamda yazıyor.
Masalcı. Çocuklar için yazdıklarıyla Cahit Zarifoğlu’nun izini sürdüğünü düşünebilirsiniz.
Zarif. Beyefendi. Zevk-i selim sahibi. Hikayeden de anlaşılacağı gibi, nüktedan.
Musıkişinas. Ney üfler. Söylediği zaman güzel söyler.
Ve şair.

“İyi geceler bayım hiç yittiniz mi
En az bir defa yitmeli insan.”
“Bayım” Mevlana’nın gündelik hayatında da vardır.
Ama biz şiirin devamına bakalım.
“İçinde yalan olmayan bir cümle söyle bana
İçinde Amerika olmayan bir cümle söyle
İçinde zulüm olmayan bir cümle
İhtiyacım var buna”

Bitmedi. Söylenecek o cümle. Biraz sabır. Devam ediyoruz.

Şiirin ne zaman yazıldığını unutmuşum. Ama sanki Körfez harbi günleri.

“Çok hırpalandım sevgilim/Bu vakitsiz değişen haritalardan/Kederli göklerden mübarek çocuklardan kapanmış çiçeklerden/Geldi geçiyor dünya/Elimi tut/Bir cümle söyle/İçinde yalan olmayan bir cümle/Göklere bakma anında dünyadan çıkma anında/Söyleyip kaybolayım söyleyip varolayım/Bir cümle bir cümle bir cümle
Lailaheillallah.”

İkindi Yazıları’nı hatırlar mısınız?

Ben hatırlarım.
Hele Mevlana’yı hatırlayınca.
Andırın Postası’nı, Nedim Ali Zengin’i.
Gençti, yakışıklıydı, şairdi.
Secdede öldü Nedim Ali. Bunu hiç unutamam.
Böyle durumlarda, ‘Rahmet istedi’ deriz. Çok Rahmet olsun Nedim Ali’ye.
“Duaların özgürleştiren rüzgarı çekilmişti yüzlerden”
Bunu söylemek en çok bir şaire yakışır.
“İnsanlar doğa değil yönetmelik kokuyordu.”

Bunu da.

“Her şey için tek şey diliyorum
Allahın gülleri yakamızı bırakmasın.”
Maraş doğumludur. Ama çok İstanbulludur.
Mevlana’yı bir defasında Süleymaniye Camii’nin avlu duvarının pencere boşluğunda otururken görmüştüm.
Bu, Mevlana’ya uygun bir resim.
Tanıdığım şairler arasında böyle bir yerde görme ihtimalim olan ikinci bir şair yok.
Derviş midir bilmiyorum, ama halleri dervişanedir.
Şiirinde de vardır bu dervişanelik.
Bakın, ne güzel bir dua. Okuduktan sonra ‘Amin’ deyin.
“Ol dedin olduk senden
Gel dedin geldik sana
Başımız yerde

Açtık ellerimizi sevgilinle birlikte
Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede bekliyoruz
Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına
İnşirah inşirah inşirah
Ayetin değil miyiz ya Allah”
Hele bugünlerde inşiraha çok ihtiyacımız var.
Bugünler, korona günleri.
Ve bugünlerde Marquez’in Kolera Günlerinde Aşk’ı ne kadar sık geliyor hatırıma!

Bir de şu:

“Bin tank/Dokuz yüz tank/Doksan tank/Yedi tank/Aldırma çiçek/Bu da geçecek.
28 Şubat günlerinin şiiriydi. “Bu da geçer Ya Hu”nun bir başka söylenişi olarak hatırımda kaldı.
Bugün de söyleyebilir miyiz?
“Aldırma çiçek/Bu da geçecek.”


YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum