Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

Cümle eksik... Eminim “Neyi düşünür” diye merak etmişsinizdir. Açıklayacağım ama yazının sonunda...

Haberin Devamı

Önce bu cümleyi nerede gördüğümü anlatayım...

*

Önceki akşam, Mira Nair’in beni çok etkileyen ünlü “Kama Sutra” filminden beri en iyi Hint filmlerinden birini seyrettim.

Adı “7 Koon Maaf...”

Hindistan’ın en ünlü starı Priyanka Chopra’nın oynadığı filmin konusu 6 kere evlenip her kocasını öldüren bir “Femme Fatale”in hikâyesi.

Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

Yedinci evliliğini ise çok ilginç bir şekilde yapıyor.

*

Priyanka Chopra gerçekten çok çekici bir kadın.

Benim yıllardır anlatmaya çalıştığım her şeyi ispat ediyor.

Yani “Kilolu kadın da güzeldir” tezimi....

42 beden, 44 beden kadın da güzeldir.

*

Yarın Dünya Kadınlar Günü...

Böyle bir günde niye böyle “seri koca cinayetleri” işleyen bir kadının anlatıldığı filmi gündeme getirdim diye sorabilirsiniz...

Haberin Devamı

Evet filmde Priyanka Chopra çok çekici bir Femme Fatale’i oynuyor...

Ama hep aşkı arayan bir kadın.

Ve kocalarının her biri de en az iki feci karaktere sahip.

*

- İlki çok kötü ve kompleksli bir subay...

Evde çalışan zihinsel ve fiziksel engelli insana çok kötü muamele ediyor.

Kadına karşı da çok acımasız.

*

- İkincisi bir rock müzisyeni...

Ama hem uyuşturucu bağımlısı hem de isimsiz müzisyenlerin bestelerini çalıp üzerine oturan acımasız bir müzisyen.

*

- Üçüncü şair ruhlu bir din adamı. Halkın önünde son derece barışçı, birleştirici, şefkat dolu vaazlar veriyor ve onları etkiliyor.

Ama özel hayatında ve yatakta tam bir şiddet yanlısı...

*

- Bir başkası kendine şantaj yapan bir polis yetkilisi...

Yani bütün kocaların her birinin böyle arızaları var ve kadın her birini farklı bir şekilde öldürüyor.

Dediğim gibi bir “Seri koca katili...”

*

Film hem eğlenceli hem düşündürücü...

Mira Nair estetiği yok tabii ama çok güzel ve çekici bir kadını izliyorsunuz.

*

İşte o kadın altıncı cinayetinden sonra gençliğinden beri çok yakını olan ve adli tıp eğitimi almasına yardımcı olduğu genç erkeğe şunu söylüyor:

“Her kadın, hayatında en az bir defa birlikte olduğu erkekten kurtulmayı düşünmüştür...”

*

Haberin Devamı

Voaaavvvv kadınlar gününde çok sert bir cümle...

Bana çok çarpıcı geldi... Peki doğru mu?

Film İngiltere’de “Affedilen 7 Büyük Günah” adıyla gösterime girmiş.

Bence doğru...

Evet karşımızda bir seri koca katili var...

Ama bilelim ki, durmadan aşkı arayan bu kadını seri katil haline getiren bir seri de erkek arızası var.

*

Yarın erkekler için düşündürücü bir film olabilir yani...

EFES’İN, SAFFET EMRE’NİN GÖTÜRMEDİĞİ KENAR MAHALLESİNDE VOLTA ATTINIZ MI HİÇ

ROMA
’ya gittiğinizde, Kolezyum’un çevresinden geçerken veya Trastevere’de dolaşırken ne hissederseniz?

Efes’in Celcius Kütüphanesi’nin önünden geçerken nasıl bir duyguya kapılırsınız...

Mesela Saffet Emre Tonguç gibi harika bir rehber size bir antik şehri anlatırken neler der?

*

Haberin Devamı

Sizi bilmem ama ben şöyle bir hisse kapılırım...

Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

Şehir kanalizasyonları, su taşıma sistemleri, yolları, kütüphaneleri, tapınakların estetik anlayışı, heykeller bana hep olağanüstü bir antik medeniyet hikâyesi anlatır.

Bizler, 21’inci yüzyıl insanları için Roma’da, Efes’te başka antik şehir kalıntılarında dolaşmak işte böyle bir histir...

*

İlk defa bir kitabın ilk giriş cümlesinde şöyle bir soruyla karşılaştım:

“Roma’da dolaşmak nasıl bir histi acaba?”

Yani biz 21’inci yüzyıl insanları için değil, o gün o şehirde yaşayan insanlar için nasıl bir histi?

O sokaklanda kime rastlardık?

Parıltılı beyaz tapınaklar ve togalara bürünmüş Romalılar mı?

Forumda konuşma yapan Çiçero’ya mı rastlardık?

Haberin Devamı

Forumlarda demokrasi tartışması yapan insanlara mı...

*

Şimdi hazır olun...

Bugün sizi başka bir Roma’ya... Başka bir Efes’e, Atina’ya götüreceğim...

O günün şehrine...

.........................

Jerry Toner: “Antik Dünya”, Çev: Arzu Akgün, Domingo Yayıncılık, Şubat 2019

LAĞIMLAR
1- ROMA KANALİZASYONLARI ŞEHRİN NERESİNE AKARDI

DOMİNGO
Yayınları son zamanlarda çok ilginç kitaplar yayınlıyor.

Kısa, küçük ama çok önemli ve ilginç kitaplar bunlar.

Bunlardan birinin adı “Antik Dünya”...

Bize 21’inci yüzyıl rehberlerinden faklı bir rehberlik yapıyor.

Sözlerine “Başka bir antik dünya hayal edin” diyerek başlıyor ve hayal dünyamızı altüst eden bir Roma ve Efes anlatıyor:

Haberin Devamı

Çöp ve insan dışkılarının feci kokuları fena çarpar yüzümüze...

Romalıların muhteşem kanalizasyon sistemi yalnızca şehir merkezlerindeki belli başlı kamusal alanlarla sınırlıydı...

Diğer yerlerde dışkı ve çöpler sokaklara atılırdı.

CESETLER
2- KESİK İNSAN ELİNİ YEMEK MASASINA BIRAKAN KÖPEK

ANTİK
şehirlerde evsizlerin çoğu sokaklarda ölürdü. Şehre giden yollar boyunca günde belki yüz ceset yakılırdı.

İmparatorlar bile bu durumdan etkileniyorlardı.

Bir keresinde Vespesian akşam yemeğini yerken köpeğin biri sokaktan koşarak gelmiş ve bir insan elini masanın altına bırakmıştı.

Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

HEYKELLER
3- ‘CİLALI DAVUT DEVRİ VEYA DUDAKLARI RUJLU BİR VENÜS

MODERN rehberlerin anlatmadığı bir başka gerçek daha...

Biz bugünün insanları için antik Yunan ve Roma heykellerinin bembeyaz mermer görüntüsü değiştirmesi mümkün olmayan antik bir klişedir.

Yunan veya Roma heykeli beyaz mermerdir...

Sadelik o heykellerin karakteridir değil mi...

Değil...

Bu heykellerin hepsi olmasa da bir bölümü rengârenk boyalıydı.

Yüzü ortaya çıkarmak için gözler beyaza boyanır veya renklendirilmiş camla bezenirdi.

Dudaklar çarpıcı kırmızıdaydı... Örneğin tanrı imparatorun gücünü ortaya çıkarmak için parlak kırmızılar, Mısır mavileri kullanılırdı.

Ne dersiniz? Boyalı rengârenk bir Davut heykeline var mısınız...

Mesela pubik tüyleri de simsiyah veya masmavi...

DEMOKRASİ
4- AYSUN KAYACI ATİNA’DA YAŞASAYDI DAĞDAKİ KAÇ ÇOBAN OY KULLANIRDI

EVET
biz 19-20-21’inci yüzyıl insanı, Atina’yı demokrasinin beşiği olarak biliriz değil mi...

Oysa, Atina’nın çevresindeki bölgelerle birlikte toplam nüfusu 250 bin civarındaydı ve bu nüfusun sadece 30 bini vatandaş sayılıyordu.

Oy kullanma hakkına sahip insan sayısı Atina nüfusunun yüzde 10-15’ine kadar düşmüştü.

Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

Yani “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi” diyen Aysun Kayacı Atina’da yaşasaydı, sadece dağdaki çobanın değil, şehirdeki kölenin oyunun da onunkiyle aynı olmadığını görecekti.

Küçük bir bilgi: Medeniyetlerin beşiği Atina ve Roma insanlık tarihinde en çok köleye sahip iki toplumdu.

İtalya nüfusunun yüzde 20’ye yakın bölümü köleydi.

FELSEFE
5- ATİNA’DA YOLDA YÜRÜRKEN KAÇ PLATON, KAÇ ARİSTO GÖRÜRDÜNÜZ

EVET
Atina ve antik dünya felsefesi dünyayı çok etkiledi. Ama bilelim ki felsefe çoğunluğu üst sınıf erkeklerden oluşan çok küçük bir grup tarafından yapılıyordu. Yüksek kültür antik dünyanın çok küçük bir bölümüydü.

Pek çok insan okuryazar değildi ve çoğunluğun klasik olarak kabul edilen önemli metinlere erişimi yoktu.

Kısaca antik toplumun yüzde 95-99’u seçkin olmayan insanlardan oluşuyordu.

Kısaca Atina’nın beyaz Yunanlarının sayısı, bugünün beyaz Türklerinin sayısının yanında devede kulak bile değildi.

EFSANE
6- ELİ MIZRAKLI NÖBETÇİ İSKELETİN SIRRI NEYDİ

ANTİKÇAĞIN
en güzel yanı, 21’inci yüzyılda herkese istediği hikâyeyi istediği gibi anlatma  imkânı vermesidir.

Mesela Pompei...

Yanardağın taşlaşmış lavlarının altından çıkarılan her iskeletin bir hikâyesi var. Ama ne yazık ki hikâyeyi anlatan bir iskelet yok. Dilsiz iskeletler konuşmayınca hikâyeyi anlatmak o iskeleti bulanlara kalıyor.

Onlar da masal anlatıyor...

Mesela 1763 yılında Herkulaneum Kapısı yanında, nöbetçi kulübesi olduğu tahmin edilen yerde lavların altından bir iskelet bulundu.

Elinde mızrağı olduğu söylenen bir iskeletti bu. Özellikle İngilizler bu iskeletin hikâyesini çok sevdi. Çünkü onlara göre bu tam anlamıyla bir görev bilinci ve sevgisiydi. Onlara göre yanardağ patladığında, ölümü pahasına nöbet yerini terk etmeyen cesur bir nöbetçiyle aitti bu iskelet.

Oysa büyük bir ihtimalle, canını kurtarmak için orada bulunan kraliyet mezarlığına sığınan bir askerdi.

İskeletler konuşmasa bile, anlattıkları böyle güzel hikâyeler var.

YAŞASIN RENKLİ TÜRK KAY SCARPETTA’LARI GELİYOR

CUMHURBAŞKANI Erdoğan
’ın geçen hafta açıkladığı İnsan Hakları ve Adalet Reformu paketinde şu cümleler, iyi bir adli tıp polisiyesi okuru ve CSI dizileri seyircisi olarak hemen dikkatimden kaçmadı:

“Her bölge adliye mahkemesi merkezinde Adli Tıp Kurumu grup başkanlığı kurulacak, Adli Tıp Kurumu’nun hizmet verdiği adli bilimler alanı genişletilecektir. Suça ilişkin delillerin daha iyi değerlendirilebilmesi ve maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için Adli Tıp Kurumu uzmanlarına kişisel verilerin korunması suretiyle ilgililerin geçmiş dönem tıbbi kayıtlarına erişim imkânı getirilecektir. Üniversitelerde adli tıp ve adli bilimler enstitülerinin kuruluşu ile yeni program açılmasına ilişkin standartlar geliştirilecek ve bu konuda Adli Tıp Kurumu ile işbirliği halinde çalışılacaktır.”

*

Bunun anlamı şu: Demek ki artık her şehre bir adli tıp bürosu kurulacak.

Tabii anında gözümün önüne Kay Scarpetta geldi... Dedim ki, “Demek artık Türkiye’de de her şehrin bir Kay Scarpetta’sı olacak”.

Gelin öyleyse size, şehirlerimize gelecek olan Kay Scarpetta kimdir onu anlatayım.

KASABANIN ADLİ TIP UZMANI KADIN NASIL EN BÜYÜK DEDEKTİF OLDU

KAY
Scarpetta hayali bir kahraman.

Amerika’nın Virginia eyaleti Richmond kasabasının adli tıp uzmanı.

Patricia Cornwell adlı yazarın çok satan polisiye kitaplarının kahramanı.

Bir kasabanın adli tıp uzmanı olarak onlarca cinayeti çözüyor. Kay Scarpetta hayali bir kahraman ama Richmond’da yaşamış Dr. Marcella Farinelli Fierro isimli İtalyan asıllı bir kadın adli tıp uzmanından esinlenerek yaratılmış bir kahraman yani.

Patricia Cornwell’in kahramanı Kay Scarpetta, Amerika’da adli tıp mesleğinin yükselmesinde çok etkili oldu.

Kadınların adli tıp mesleğine yönelmesini sağlayan çok önemli bir işlev de gördü.

Ayrıca “CSI” denilen “olay yeri inceleme” filmleri furyasını başlatan en önemli etkendi.

Şimdi bu reform paketiyle, Türkiye’de de her bölgede adli tıp kurulacak.

Bu demektir ki, her kasabanın bir Kay Scarpetta’sı olabilir artık. Şu an üniversitelerde adli tıp okuyanların içinde kızların oranı belki de erkekleri geçmiş durumda... Her kasabaya acayip bir dedektif geliyor yani.

YENİ ŞARKI
EN GÜZEL KADINLAR GÜNÜ SLOGANI JULIETTE GREKO’DAN

STREMİNG
platformları geçen cuma günü Juliette Greko’nun eski bir şarkısını yeni bir kapakla tekrar yayınladılar.

Şarkınını adı “Les Femmes Sont Belles”...

Yani “Kadınlar güzeldir”.

Her evli kadın hayatında en az bir defa şunu düşünür

Sanıyorum bu şarkıyı “Dünya Kadınlar Günü” için yeniden yayınladılar.

Hazırlardıkları kapakta, Fransız İhtilali’nin ana sloganının bir kelimesini değiştirerek şu hale getirmişler: “Liberte, Egalite, Feminite...”

Yani “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganının yerine, “Özgürlük, Eşitlik, Kadınlık” demişler...

Bence çok güzel olmuş...

Yazarın Tüm Yazıları