Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu artık.

        En azından yaptığım iş, sorumluluklarım gereği benim için öyle…

        Başka meslektaşlarımı bilmem ama toplum üzerinde son derece etkin bir güce sahip olduğuna inandığım o alanda var olmanın bir gazeteci için artık bir zorunluluk olduğuna inanıyorum.

        Hal böyle olunca da tabii günün büyük kısmı eldeki akıllı telefonla özellikle Twiter, Facebook gibi mecralarda gezinmekle geçiyor.

        Ve anbean tanık oluyorum bu gücü kullanarak provokasyon peşinde olanların yaptıklarına.

        Barış Çakan olayını mutlaka duydunuz.

        Siz belki olay artık gün yüzüne çıktığında falan tüm ayrıntılardan haberdar oldunuz ama neredeyse 7/24 sosyal medyada dolaşan bendeniz ilk anda.

        Dün gece saat 22.30 sularıydı.

        Yani Barış Çakan’ın öldürülmesinin hemen sonrası saatler.

        Takip ettiğim ve aklıselim bir demokrat olarak tanıdığım kullanıcının; “Ankara’da Barış Çakan adlı genç Kürtçe müzik dinlediği için hunharca öldürüldü!” şeklinde yorum yapan başka bir hesabı RT’lemesi sayesinde haberdar oldum.

        Ve tabii hemen konuyla ilgili yapılan tüm yorumlara göz atmaya başladım.

        İddiaya göre Ağrı Patnoslu olan Barış Çakan, Ankara Etimesgut’ta evinin yakınlarında öldürülmüştü ve bunun nedeni de Barış’ın Kürtçe şarkı dinliyor olmasıydı.

        REKLAM

        Yaklaşık bir saat içerisinde bu iddia takipçi sayısı epeyce fazla olan başta HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü olmak üzere, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Ömer Öcalan, Garo Paylan, Mehmet Ali Aslan, Meral Danış Beştaş gibi milletvekilleri tarafından da paylaşılmaya başlayınca ürkmeye başladım.

        Çünkü olay anlatıldığı gibi ise çok vahim sonuçlara götürebilirdi ülkeyi.

        Bir Afro-Amerikalının polis tarafından öldürülmesinin koskoca Amerika’da nasıl bir tahribata yol açtığını tam da canlı canlı izlerken bir Kürt gencinin sırf Kürtçe şarkı dinlediği için katlinin yansımaları çok farklı olmazdı diye düşündüm.

        Tabii iddia; “Türkiye’de Kürt olmak Amerika’da siyahi olmak demektir, kahrolsun barbar faşistler!” yorumları eşliğinde gündemin ilk sıralarına doğru tırmanırken bu arada ne resmi bir açıklama vardı ne de marka değeri olan bir gazete ya da herhangi bir haber sitesinin paylaştığı haber.

        Kim olduğu ya da oldukları belli olmayan birileri tarafından ortaya bir iddia atılmıştı ve bu iddia, iddia falan olmaktan çıkıp çok kısa sürede ciddi manada etki yaratan bir algıya dönüşmüştü.

        Uzatmayayım…

        Sabaha kadar bekledim ve konuyla alakalı resmi bir açıklama gelmeyince de kafayı vurdum yattım.

        Uyandığımda ise önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından paylaşılan açıklamayı gördüm sonra da Barış Çakan’ın babasının olaya dair anlattığı videoyu izledim…

        Barış Çakan 3 kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü evet ama ortaya atıldığı gibi Kürtçe şarkı dinlediği için değil, ezan okunurken araçlarında seslice şarkı dinleyenleri uyardığı için…

        Yani bambaşka bir hikaye çıktı işin arkasından.

        Önce genç kardeşimize Allah’tan rahmet acılı ailesine başsağlığı diliyorum.

        Ve Barış Çakan’ın etnik kökeni üzerinden algı yapıp Türkiye’yi Amerika’nın yaşadığı iç savaş ortamına dönüştürme peşinde olan tüm provokatörlere de lanet olsun diyorum!

        REKLAM

        Ve başta etkin hesap sahibi olan siyasiler olmak üzere…

        Gazeteci, akademisyen tüm sosyal medya kullanıcılarına sesleniyorum:

        Lütfen provokasyona gelmeyelim!

        Sosyal medyayı bir provokasyon üssüne dönüştürenlerin alçaklıklarına alet olmayalım!

        Ve daha da önemlisi kim bu alçaklığa meylediyorsa da anında ifşa edip hukuk önünde hesabını vermesi için tavrımızı net koyalım!

        Not: Bu arada yazıyı bitirip tekrar göz attım yukarıda adlarını saydığım HDP’li milletvekillerinin hesaplarına… Barış Çakan’ın babasının açıklamalarına rağmen bir düzeltmeye gitmemişti hiçbiri! Ve acı olan provokasyon amacına hizmet ettiği artık besbelli olanların o ilk paylaşımlarına verdikleri destek twitlerini de silmemişlerdi. Kendilerini uyarmak boynumun borcu! Bence olayın gerçeğini anlatan yeni paylaşımlar yapın… Onu yapmak zul geliyorsa da en azından provokasyona hizmet eden o paylaşımlarınızı hesaplarınızdan kaldırın!

        Muharrem İnce: "Şov değildi!"

        Bugünkü yazımda katıldığı canlı yayın programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması verildiği için yayını terk eden Muharrem İnce konusuna değinmiştim.

        “Şov yaptı!” diyerek eleştirenlere; “Şov yaptı evet ama siyasette şov işin bir parçasıdır!” demiştim.

        Çok sayıda telefon ve mesaj aldım ama tabii en kritiği Muharrem İnce oldu.

        “Şov yapmadım vallahi! Beni kandırdılar ben de tepkimi gösterdim!” diyerek başladı söze ve o gece olanları anlattı.

        “Evet… Yayına girmeden önce çok kısa ve bir defalığına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın canlı yayına gideceklerini söylediler. Ben de tamam dedim ama dedikleri gibi olmadı. Bir değil üç kere bağlandılar ve uzun uzun. Ben de dayanamadım ve tepkimi gösterdim!” dedi.

        Tabii şov muydu, değil miydi konusunu biraz konuştuk.

        “Şov olması kötü bir şey değil ki! İşini bilen siyasilerin birçoğu fırsatını bulunca bu yönteme başvurur!” dedim.

        Bunun üzerine; “Ben şov yapmadım. Anlık bir şeydi… Eğer buna şov diyorsanız o zaman Erdoğan’ın Davos’ta ki One Minute çıkışı da bir şovdu!” şeklinde itiraz geliştirdi.

        Sonra yansımalarını anlattı biraz.

        “Ben 20 yıllık siyasetçiyim… Birçok şey oldu, geçti hayatımda ama ilk kez almış olduğum bir tavır dolayısıyla toplumda bir tavrın bu kadar etkili olunduğuna şahit oldum. Demek ki insanlar birinden böyle bir çıkış bekliyormuş… İnanılmaz olumlu ve iyi geri dönüşler aldım ve almaya da devam ediyorum…” dedi.

        REKLAM

        Ve bundan sonra katıldığı televizyon programlarında aynı şeyin olması durumunda aynı tepkiyi göstereceğini söyledi.

        Bu arada seçmenleri üzerinde bu kadar etki yapmış bir hareketin başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’li milletvekilleri, belediye başkanları ve etkin hesap sahibi olan siyasiler tarafından kayıtsız kalınmasını nasıl değerlendirdiğini sordum…

        “Çok acı tabii ki!” dedi.

        Ve şunu ekledi:

        “Keşke ben değil bu ya da benzer tavrı o arkadaşlarımız gösteriyor olsaydı… Emin olun ben hiçbir koşul gütmeden omuz verirdim onlara!”

        Diğer Yazılar