Evet, Biz de Mahzunuz...

  • GİRİŞ21.10.2020 08:14
  • GÜNCELLEME23.10.2020 09:55

Yazı yazan insanların kaderinde vardır; aylarca, yıllarca yazı yazarsınız, bazı konuları da önemli görür tekrar, tekrar yazarsınız.

 

 

Bu tekrarlar, okuyucuyu sıkacak diye düşünür, ara verirsiniz.

Her ara verişte, büyük bir hüzne kapılır, mahzun olursunuz ama, yeniden yazarsınız.

 

 

Ben de, buradan sık sık eğitim, öğretim, gençlik, aile ve kültür konularında elimden geldiği kadar yazdım.

Çünkü bunlar, önemlidir.

Ülkenizde, Eğitim ve öğretimle çocuklarınıza kalite, ahlak, fırsat eşitliği, zamana uyum gibi değerleri yeterince veremezseniz, dünya ile yarışamazsınız.

Gençlik ile yeterince ilgilenmezseniz başkaları ilgilenir ve siz iktidarınızı, ülkeniz de geleceğini kaybeder.

Aile ve kültür konuları da öyle, her birinin önemi için yeniden yeniden, ciltlerce kitap yazılsa yeridir.

İki gün önce, Başkanımız Erdoğan bu konulara değindi.

Çok heyecanlandım, çok sevindim.

Çünkü, daha bir hafta önceki yazımızda, yine bu konuları tekraren yazmıştık ve itiraf edeyim ki, yazarken ben de mahzun olmuş, üzülmüştüm.

Zira, o yazımızda biz de; AK PARTİ iktidarları Türkiye’de hayal edilemez devrimler yaptı, hemen hemen bütün kronik problemleri çözdü fakat; aile, eğitim, ahlak, ceza kanunları, gençlik gibi meselelerimiz ne yazık ki çözülemedi, demiştik.

Dahası, bu meseleleri iyi ifade eder diye, yazının başlığını da , “Dereyi Geçip Çayda Boğulmak” şeklinde koymuştuk.

O günkü konuşmasında Başkan Erdoğan: “ 18 yıllık iktidarımızda eğitim, kültür ve aile konusunda arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadık, fikri iktidarımızı da hala tesis edemedik.

Kendimi bu konuda mahzun hissediyorum, 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı, ailede, eğitimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum....” dedi.

Sanırım bu konuşma, birçok bakımdan çerçevelenecek ve duvara asılacak kadar önem taşıyor.

Bu önem, sadece yukarıdaki konuların dile getirilmesinden dolayı değil; bunları en yetkili kişinin ifade etmesi, kendi yapamadıklarını açıkça kabullenmesi, toplum karşısında sorumluluğunu kabul ederek itiraf etmesi ve eleştirmesi de son derece önemli.

Madem bu konuşma beni ve benim gibi çoğu kişiyi heyecanlandırdı ve bizim haklılığımızı perçinledi, öyle ise konuyla ilgili yazılanları da bir kez daha dile getirmek faydalı olacaktır

Mesela, kültür konusu.

Bu coğrafyanın yüz yıllardır ilimle, fenle, hikmetle, erdemle, ahlakla, faziletle, hakikatle yoğrulun toprakları ve bu aşkın değerleri, bu toprakla yoğuran Yesevi, Yunus, Mevlana, Ahmedi Hâni, Cezeri, Bitlîsî, Fuzûlî, Attar.... gibi binlerce zirvelerimizi çocuklarımızla buluşturamıyoruz.

Geçmişimizi geleceğimize eklemleyemiyoruz.

Kültür hala, bir kara tren vagonu olarak turizmin arkasında sürükleniyor.

Geçmişte, ne yazık ki, birçok sağcı, muhafazakâr ve dahası mütedeyyin hükûmetler, Kültür Bakanlıklarını kendileri gibi düşünmeyen solcu, sosyalist, batıcı ve hatta materyalist kişilere vermişlerdir ve bu sebeple, bu ülkede hiçbir zaman doğru dürüst bir kültür politikası olmamış, olamamıştır.

Hâlbuki bir toplumun kılcal damarları kültürel zenginliklerden teşekkül eder, bu da; edebiyattır, çeşitli sanatlardır, şiirdir, romandır, müziktir, tiyatrodur, hikâyedir.

Düşünmek, bilgiyi özlemek ve bilgiyi istemek ise bu öğelerin yürekte ve akıldaki izlerini sürmekle elde edilir.

Edebiyat ve sanat bir bakıma ana rahmindeki tohum gibidir; bilgiye olan erişme arzu ve iştiyakını ve tefekkürü bu tohumdan elde ederiz.

Bu da oraya;

bir şiir mısraından, bir tiyatro sahnesinden, bir müzik notasından, bir roman veya hikâye kahramanının dilinden, bir annenin ninnisinden, bir aşığın gözyaşından, bir acının uyarmasından, bir ayrılığın hüznünden... dolayı ulaşmıştır.

Bunları önemsemedik.

Önemsemediğimiz içindir ki;

Bunca yıl iktidarlar gelir gider ama, edebiyatımız yani şiir, sanat, tiyatro, müzik, roman ve hikayemiz sürekli solcuların tekelinde olmuştur ve ne acıdır ki, hala da onların elindedir.

Sonra da bir anda durup hayretle, etrafa bakınıyoruz ve,

“ yahu acaba bu gençler niye öyle bizden uzaktalar” diye şaşkın, şaşkın iç geçiriyor, yakınıyoruz!

Buna artık bir son vermeliyiz.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları aynı kişinin uhdesinde olmalıdır. Kültür ile Turizm gibi aslında birbirine zıt olan ama geçmişteki hatalı kararlar ve solcuların medeniyetimizi ve kültürümüzü küçümseyen bakış açısından dolayı, kültürümüz, Batının tercüme eserlerinden ibaret görülmüş ve bu sebeple kültürle turizm, bir araya getirilmiştir.

Bunlardan dolayı, evet biz de mahzunuz Sayın Cumhurbaşkanım.

Aile, eğitim, kültür, gençlik konuları, hayatı konular.

İnşallah, ifade ettiğiniz şekilde bunların hepsi temelden ele alınır ve bizim medeniyet kodlarımıza uygun bir şekilde hayata geçirilir.

Ferman Karaçam - Haber

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam

Yorumlar5

  • Ahde_Vefa 3 yıl önce Şikayet Et
    Büyük Prangalardan kurtulmadıkça hiçbir şey istediğimiz gibi olmayacak maalesef.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Yavuz Selim 3 yıl önce Şikayet Et
    aslında bu mevzu çok derin biz bir günde bozulmadık maneviyatımız bir asırda erozyona uğratıldı tabiat boşluğu kaldırmaz bir şey gelir orayı doldurur taze beyinleri iyilik güzellikle yerli ve milli ile doldurmazsanız biri gelir kötülükle çirkinlikle düşmanlıkla hainlikle doldurur.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Gürsel soydemir 3 yıl önce Şikayet Et
    Hayırla çıkılsın yola, hayır olsun inşallah sonu
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Bahadır Bedir 3 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı 2016 Kültür ve Sanat Ödülleri dağıtım töreninde de aşağıdaki ifadelerle özeleştiride bulunmuştu. Umarım dört yıl sonra farklı şeyler söylemek nasip olur. “Türkiye geçtiğimiz 14 yılda, altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda tarihi başarı hikâyeleriyle doludur. Sadece 2 alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm. Bunlardan biri eğitim diğeri ise kültür-sanattır. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkartmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum.”
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • gurbetci 3 yıl önce Şikayet Et
    Biraz geç kalmadınızmı? Aile, din, ahlak diye bir şey kaldımı? En ufak bir misal: Kaç tane küçük çocuk eve gelen misafirlerin elini öpüyor? Misafirlikmi kaldı?
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat