hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Esra Öz Esra Öz

    Zihniniz bedeninizle konuşuyor mu?

    20.10.2020 Salı | 15:29Son Güncelleme:

    Plasebo etkisinin tıbbi literatürde çarpıcı örnekleriyle karşılaşabiliyoruz. Amerikalı Ortopedist Dr. Bruce Moseley’in çalışmasının plasebo ve zihin beden iletişimiyle ilgili algımızı değiştirdiğini söyleyen Psikolog Hasan Arslan, “Araştırmada Dr. Moseley dizinden ameliyat olacak insanları iki gruba ayırdı. Bir grup gerçek bir ameliyat olacak hastalardan oluşuyordu. Diğer grup da ameliyat olacağını düşünüyordu ama sadece dizlerinde üç küçük kesik açılıp kapatılacaktı. Araştırmanın sonucu ise, çarpıcı.” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bilimsel araştırmalarla desteklenerek hazırlanan bu kitabı çok sevdim.

    Yetişkin olarak beklentilerle de programlanabildiğimizi söyleyen Psikolog Hasan Arslan, “Diyelim ki güzel giyinmeyi seven bir kadınsınız. Karıştırdığınız dergide sevdiğiniz markalardan birisi sıra dışı bir reklam vermiş. Büyük harflerle İNDİRİM yazıyor. Son üç günmüş, sınırlı sayıdaymış ve ilk defa o harika elbiseleri net yüzde 50 indirimle satıyorlarmış. Hayal gücünüzü cezbeden şeyler doğru yönlendirildiğinde bir beklenti yaratırlar. Beklenti duygu durumunuzu ve algınızı değiştirir. İndirimli elbise reklamını görünce belki de maddi sıkışıklığınıza rağmen taksitlendirme fikriyle satın almayı akılcı hale getirdiniz. Mantığınız nerede? Beklentiler zihnin fikirleri özümsemesi için gereken kapıyı aralar. Yerleşen fikir seçici bir dikkat oluşturur. Hamile olduğunuzda çevredeki hamileleri daha kolay farketmeniz gibi, sonrasında düşünce harekete dönüşebilir veya dönüşmeyebilir. Bu da motivasyonla ilgili bir durum.” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bedenle Konuşan Zihin kitabının yazarı Psikolog Hasan Arslan, sorularımı yanıtladı.

    Kitabınızda değindiğiniz ortopedi ameliyatıyla ilgili araştırmadan söz eder misiniz? Bu araştırma neyi ortaya koyuyor?

    Araştırmadan önce hemen herkesin az çok bilgi sahibi olduğu plasebo ve onunla ilgili yanlış anlamadan bahsedeyim. Birçok kişi için plasebo gelir geçer bir etki yaratan “psikolojik” bir şeydir. Yakın zamana kadar halk arasında “her şey kafada biter” karşılığı tıbbi literatürde plasebo olarak yerleşmişti. Neyse ki Amerikalı Ortopedist Cerrah Dr. Bruce Moseley’in çalışması plasebo ve zihin beden iletişimiyle ilgili tüm algımızı değiştirdi. Araştırmada Dr. Moseley dizinden ameliyat olacak insanları iki gruba ayırdı. Bir grup gerçek bir ameliyat olacak hastalardan oluşuyordu. Bu insanların dizinde üç küçük kesik oluşturulacak, kamera ile içeri girip eklemde birikmiş parçalar temizlenecekti. Diğer grup da ameliyat olacağını düşünüyordu ama sadece dizlerinde üç küçük kesik açılıp kapatılacaktı. Hastalar göğüslerinde hangi gruba dahil olduklarını belirten birer zarfla ameliyathaneye getirildiler. Her iki gruptaki insanların da ameliyathanede geçirdiği süre ortalama üç saatti. Gerçek ameliyat olanlarda nasıl bir prosedür izleniyorsa Dr. Moseley sahte ameliyat grubunda da aynı prosedürü uyguladı: anestezi verildi, önceki ameliyatın görüntüleri oynatıldı, üç saat boyunca gerçek bir ameliyattaki gibi konuştular.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Elbette çalışmaya herkes gönüllü katıldı ve iki yıl sonrasına kadar tüm katılımcılar gerçek bir ameliyat geçirdiğini düşünüyordu. İşin ilginç yanı sahte ameliyat grubundaki hastalar gerçek ameliyat geçirmiş hastalardan daha iyi durumda olduklarını rapor ettiler! Ameliyatın sahte olduğunu öğrendiklerinde bile durumlarında bir değişme olmadı. Bu araştırma dünyanın en saygın jurnallerinden birinde yayınlanınca bir belgesele çevirildi. Belgesel çekilirken sahte ameliyat grubunda olanlardan kimisi basketbol oynuyor, kimisi 10 kilometrelik bir yürüyüşten geliyordu.

    Benzeri birçok araştırma İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerde başarıyla tekrarlandı. Bilimsel bulgular gösterdi ki bazı ameliyatlarda hastanın zihni de işin içinde aktif, iyileştirici bir rol oynayabilir ve doktorun müdahalesinin başarısını artırabilir. Aynı zamanda plasebonun sadece “gelir geçer” bir etkiden çok daha fazlası olduğunu anladık. Ben bu tür araştırmaların insan zihni ve potansiyeli ile ilgili yeni şeyler öğrenmemizi sağlayacağını düşünüyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Disiplinli iyimserlik nedir? İyimserlik, her şeyde bardağın dolu tarafını görmek gibi mi?

    İyimserlik her yöne çekilebilir bir kavram. Bazıları iyimserliği zorlu deneyimleri inkâr ederek sanki onlar hayata ait değilmiş gibi davranmak olarak yorumluyor. Bazıları da her zaman neşeli, huzurlu, gülümseyen birisi olmakla karıştırıyor. Disiplinli iyimserlik farkındalığınızı geliştirerek zorlu durumlarda bile kendiniz için daha iyi olanı görmek, kendiniz için sorumluluk alarak harekete geçmek demek. Bu sorumluluk gerektiğinde savunmasız olduğunuzu, zorlu durumlar karşısında acı çektiğinizi kabul ederek bunun normal olduğu ve buna rağmen kendinize şefkatli davranmayı elden bırakmamakla ilgili. O zaman durum ne kadar zorlayıcı olursa olsun daha iyi bir seçim yapabilir, hiçbir şey yapamıyorsak da olduğu gibi kabullenerek kendimize zarar vermeden içinden geçmeyi öğrenebiliriz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fikirler zihinlere nasıl yerleşir?

    Fikirler çocukken çevrenin ve otorite figürlerinin etkisiyle zihne yerleşir. Özellikle anne ve babanın yaptıkları ve söyledikleri, içine girdiğimiz duygusal durumlar çocuk zihnini şekillendirebilecek kadar etkili. Çocuk henüz gelişmiş bir mantık mekanizmasına sahip olmadığı için çevreden gelen fikirlere açtır. Bu açlık da bazen onu sınırlayan fikirlere ve sonrasında sabit inançların oluşmasına yol açabilir. Acil durumlar, şok etkisi yaratan olaylar da zihinde birçok fikrin oluşmasına neden olabilir.

    Fakat yetişkin olarak biz beklentilerle de programlanırız. Diyelim ki güzel giyinmeyi seven bir kadınsınız. Karıştırdığınız dergide sevdiğiniz markalardan birisi sıra dışı bir reklam vermiş. Büyük harflerle İNDİRİM yazıyor. Son üç günmüş, sınırlı sayıdaymış ve ilk defa o harika elbiseleri net yüzde 50 indirimle satıyorlarmış. Hayal gücünüzü cezbeden şeyler doğru yönlendirildiğinde bir beklenti yaratırlar. Beklenti duygu durumunuzu ve algınızı değiştirir. İndirimli elbise reklamını görünce belki de maddi sıkışıklığınıza rağmen taksitlendirme fikriyle satın almayı akılcı hale getirdiniz. Mantığınız nerede? Beklentiler zihnin fikirleri özümsemesi için gereken kapıyı aralar. Yerleşen fikir seçici bir dikkat oluşturur. Hamile olduğunuzda çevredeki hamileleri daha kolay farketmeniz gibi, sonrasında düşünce harekete dönüşebilir veya dönüşmeyebilir. Bu da motivasyonla ilgili bir durum.

    Fikirler gereken değeri görseydi şu an bambaşka bir yerde olurduk diye düşünüyorum. Örneğin ilkokulda “Kendi düşüncelerini nasıl değiştirirsin?”, “Yeni alışkanlıklar yaratmanın yolları” gibi dersler öğretilseydi hayatımızın yetişkinlik mevsimi bahara dönerdi. Şimdi birçok kişi kendi zihnini yeterince tanımadığı ve işleyişine hakim olmadığı için kendi zihninde oluşan düşüncelerin insafında yaşamaya çabalıyor. Bazen bunun ne kadar zor olabileceğini biliyoruz.

    Danışanların öyküleri de zihinsel ve duygusal düğümlerin nasıl oluştuğu ve çözüldüğüyle ilgili gerçekleri ortaya çıkarır. Aynı zamanda benzer sıkıntıları yaşayan insanlar için bir ilham kaynağı ve umut kapısı oluşturur. Eğer bir başkası için mümkünse, benim için neden olmasın? Bu tür öyküleri okurken beni en çok etkileyen yazarın yaptığı araştırmalardır. Örneğin kitapta vagus sinirinden bahsederken artrit hastaları üzerinde vagus sinirini uyarmakla ilgili yapılan çalışmaların ne kadar etkili olduğunu anlattım. Şimdi vagusu uyaran tekniklerle artriti olan birisi ki ben de onlardan birisiyim, kendi sağlığına katkıda bulunmanın yollarını öğrenebilir. Bu arada araştırma yaparken ben de kitabın seyrini değiştiren, son beş yılda benim bile gözden kaçırdığım birçok yeniliği öğrenme fırsatı buldum.

    Vagus siniri ne işe yarar?

    Vagus siniri beyinden bedenin çeşitli bölgelerine dağılan kraniyal sinirlerin onuncusu ve en uzunu. Vagus Latince gezgin anlamına gelir (vaga) çünkü sindirim sistemine kadar birçok organla ilgili bilgiyi beyne, beyinden de tekrar organlara taşır. Özellikle nefes alışveriş, yutkunma, kalp atışları, kan basıncı, sindirim ve dolaşım gibi otomatik bedensel faaliyetleri yürütür.

    Peki neden önemli bu sinir?

    Vagus siniri zarar gören insanlarla ilgili yapılan çalışmalarda karmaşık durumlarda kararlar verebilme, yaratıcılık gibi işlevlerin olumsuz etkilendiği ortaya çıktı. Son yirmi yılda yapılan bilimsel araştırmalar vagus sinirinin sadece kendi kendine değil, insanın nefes ritmini ve derinliğini değiştirerek veya yüzün tamamını soğuk suya sokarak da uyarılabildiğini gösteriyor. Bu sayede vagus sinirini sağlıklı bir şekilde uyararak kalp atışlarını yavaşlatabilir, uzun vadede stresten sonra daha hızlı rahatlayabilir ve genel bir sağlık durumu yaratabiliriz.

    Beklenti gerçek yapar mı? Pembe renkli şişenin gül kokması örneğindeki gibi mi oluyor?

    Beklentiler çok güçlü zihinsel araçlardır, fakat her beklentinin gerçek olmadığı açık. Fakat hayatınızın hemen her alanında beklentileriniz var. İlişkileriniz, işinizin nasıl olması gerektiği, bedeniniz sağolsun reklamlar ve sağlığınızla ilgili beklentileriniz düşünce ve davranışlarınızı etkiler. Elbette kendinizi sportmen birisi olarak hayal edebilir ve kılınızı kıpırdatmadan yaşayabilirsiniz. Beklentiler merak uyandırdığında, hayal gücünüzü cezbettiğinde artık soyut fikirlerden duyguları harekete geçiren fikirlere dönüşürler. Kozmetik ve moda gibi birçok sektör insanların güzellik algısını cezbederek müşteriye dönüşmelerini sağlar.

    Pembe renkli şişe yıllar önce verdiğim bir sunuda kullandığım pratik bir araçtı. Sunum başladığında şişeyi nadide bir mücevher gibi havaya kaldırıp, izleyicilerin dikkatini topladım. Şişenin içindeki pembe sıvının hikayesini anlattım. Dedemin Isparta’daki gül bahçesindeki güllerin yağının süzülüp şişelere koyulduğu ve büyüleyici bir kokusu olduğundan bahsettim. İzleyiciler yeterince meraklandığında şişedeki gül yağını koklamalarını istedim. Birçok kişi gül kokusu aldığını söyledi. Elbette şişedeki sadece gıda boyasıyla karıştırılmış suydu. İnsanların beklentileri kendi yargılarını benimkiyle değiştirmelerine neden olmuş ve farklı bir karara varmalarını sağlamıştı.

    Bir grubun içindeyseniz, gruptaki insanların verdiği kararlar da sizin yargılarınızı değiştirebilir. Bütün bunlar çaresiz olduğumuzu göstermiyor. Bizler sosyal varlıklarız ve topluluk canlıları olduğumuz için topluluğun fikirleri kendi düşüncelerimiz üzerinde az veya çok etki oluşturabiliyor. Bu tür araçları öğrenerek daha sağlıklı seçimler yapmayı da öğrenebiliriz.

    Her istenen gerçekleşir mi?

    Ne harika olurdu, değil mi? Aslında işler çok karışırdı. Dünyadaki herkesin istediklerinin olduğunu düşünsenize! İstekler davranışlarımızın enerjisini belirli bir yöne çevirip orada yoğunlaştırmak için kullandığımız araçlardır. Kilo vermek istediğinizde ve gerçekten o yola baş koyduğunuzda dikkatiniz spora, yediklerinize, günlük yaktığınız kalori miktarına çekiliyor. Değişim için gereken alanlara fiziksel ve zihinsel enerji vermeye başlıyorsunuz.

    Bence isteklerle ilgili birçok kişinin kafası çok karışık. Açıkçası evde oturup bir Milyon Dolar’ın hayalini kurup hiçbir şey yapmadan paranın geleceğine inanmıyorum. Emek ve değişimin için gereken becerileri geliştirmek gibi birçok dinamiğin işin içinde olması gerekli. Diğer yandan bazı şeyler diğerlerinden çok daha kolay hayatımıza giriyor. Açıklayamıyoruz. Burada Emerson’un görüşüne katılıyorum. “Her durumda işin yüzde ellisi sana, kalan kısmı doğaya aittir “diyor Emerson. Biz yüzde ellinin sorumluluğunu alıp, bırakalım. Hayatın hepsini kontrol etmek, her istediğini olur yapmak ayrı bir sıkıntı yaratır.

    Stresten kurtulmak için neler önerirsiniz? Meditasyon yapmanın etkisi var mı?

    Stres ve meditasyon belirsiz kelimeler. Nedir stres? İşim çok stresli. İlişkimde çok stres var, kaldıramıyorum. Bunlar bize ne anlatıyor? Bir yerlerde bir zorluk var ama ne? Stres dışarıdan gelen herhangi bir tepkiye sizin verdiğiniz tepkidir. Stres anında ve sonrasında rahatlamak, karmaşık durumlara rağmen soğukkanlı davranmak ve iyi kararlar almak da kolaylaşır. İç kaynaklarınızı geliştirdiğinizde bedenin strese olan dayanıklılığı artar. O zaman stres kurtulabileceğiniz bir şey değil, bir yere kadar yönetmeyi öğrenebileceğiniz bir tepkidir. Nedir bu iç kaynaklar? Nasıl harekete geçerler? Bir tanesi meditasyon. Belirsiz bir kelime demiştim çünkü yüzlerce farklı türü var meditasyonun. Batı’da ilk akla gelen bağdaş kurmuş, nefesine odaklanan birisinin görüntüsüdür.

    Meditasyon bulaşık yıkarken farklı dünyalara dalıp gitmeden suyun akışını hissederek de yapılabilir. Yatarken veya yürürken de pekâla yapılabilir. Meditasyon olan bitenin farkında olma halidir. Gün içinde girip çıktığınız onca olay ve iletişim sizi bir duygudan diğerine sürüklerken, kafanızda bir sürü şeyi , kendi kendinize sinirlenirken neler olup bittiğini anlamazsınız. O sırada zihninizi kim yönetiyor? Meditasyon sayesinde otomatik pilottan çıkabilir ve gerçekten ne hissettiğinizi anlayarak yaşamaya başlayabilirsiniz. Telkinlerle birleştiğinde, tıpkı bir mantra kullanımında olduğu gibi, düşünceleri yeniden programlayabilir ve otomatik pilotu kendi lehinize çevirebilirsiniz.

    Stresi yönetmenin farklı yolları da var. Örneğin Amerika’da lise öğrencileriyle yapılan bir araştırmada her gün kalp atışlarını belli bir seviyede tutarak birkaç kilometre koşan çocukların stresleri azalırken, sınav başarıları yükseldi. Nörobilimciler dört yıl sonunda çocukların beyin hücrelerinin daha güçlü ve daha uzun ömürlü olduğunu belirttiler.
    Sabahları soğuk bir duş bağışıklık sisteminizi güçlendirdiği gibi geceden kalma olumsuz düşünceleri temizlemek için de oldukça faydalıdır. Stanford’da yapılan araştırmalarda bunun insanların uyku kalitesini artırdığı da ortaya koyuldu.

    Müziğin de oldukça güçlü bir etkisi var. Özellikle 1940’lı yıllarda Süper Öğrenme adıyla Doğu Bloku ülkelerinde yapılan çalışmalarda, bilgiyi tekrar ederken öğrencilere Barok Müzik dinletiliyordu. Barok Müzik dakikada 60 vuruşa denk gelen bir ritme sahiptir. Dinlenme durumunda huzurlu duyguların açığa çıktığı bir kişinin de kalp ritmi ortalama 60bpm’dir. Eğitimde ve iş hayatında sistemli bir şekilde kullandığımızda neler olur, hayal edebiliyor musunuz?

    Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

    Ben meraklı biriyim. Lise yıllarında merakım beni bilgisayar programcılığına yöneltti. Kanada’da eğitimimin ilk yılında bilgisayar programcılığı okudum. Sonradan anladım ki konuşmayan makineler bana hitap etmiyor. Yazın aldığım psikoloji dersleri bana bambaşka bir kapı açtı. Kendimi tanımama, uzun yıllar acısını çektiğim artrit rahatsızlığını da anlamama yardımcı oldu. Sonrasında Amerika, İngiltere, İspanya ve Rusya gibi ülkelerde alanında başarılı insanlardan çeşitli eğitimler aldım. Öğrendiğim şeyler kendi üzerimde olumlu sonuçlar verdikçe mesleğime daha da bağlandım. Son yedi yıldır İstanbul’da kendi merkezimde çalışmalarıma devam ediyorum. Şu sıralar zamanımın büyük bölümü yazmak ve birebir çalışmalarla geçiyor.