Önce hakkını teslim edelim, bizim için epey lüks bir tartışma. O kadarcık lüksümüz olsun diyor ve bodoslama giriyorum. Twitter’ın, Trump’ın bazı tweetlerinin altına “yanıltıcı içerik” diye işaret koyup altlarına doğrulama linki vermesi ve bir tweetini şiddete özendirebileceği gerekçesiyle yorum ve etkileşime kapatmasından söz ediyorum. Bu konu daha sığ bir bakış açısıyla, “Helal olsun, site kurallarını tavizsiz şekilde Başkan’a bile uyguluyorlar” diye okunabilir ama görülüyor ki öyle değil. Çünkü birçok kişi böyle bir uygulamanın başladığını Trump’ın tweetlerine yapılan müdahaleyle öğrendi. Evet, koronavirüs salgını sonrası Twitter’ın özellikle bu konuyla ilgili yanıltıcı içeriğin kendi üzerlerinden yayılmaması için bazı düzenlemeleri vardı ama daha siyasetten bağımsız bir alanda ilerliyordu. Bir anda Trump’ın “elektronik ortamda oy kullanmanın hileye yol açabileceği iddiası” içeren tweetinin işaretlenmesiyle tartışma bambaşka bir hal aldı.

Trump’ın bu gelişmeler üzerine sosyal medya şirketlerinin hukuki sorumluluğuyla ilgili bir kararname imzalamasıyla bu iş artık savaşa döndü. Peki, bu savaşı kim kazanır, kimler kaybeder? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun meselesi bu.

BU BASİT BİR DOĞRULAMA ETKİNLİĞİ MİDİR?

Bilindiği üzere “doğrulama” sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla yeni bir çalışma alanı oldu. Teyit sitelerinden popüler şüpheli haberlerin akıbeti hakkında bilgi alabiliyoruz. Facebook’un akışındaki yanıltıcı haberlerin filtrelemesi için farklı doğrulama platformlarıyla iş birliği yaptığı biliniyor. Bununla birlikte Facebook’un “sponsorlu” yaydığı siyasi reklamlar için buna yanaşmadığı da biliniyor. Twitter kurucusu Jack Dorsey’in bunu kinayeli bir şekilde eleştirdiğini de hatırlıyoruz. Tüm bunlara rağmen Twitter’ın yaptığı işaretlemenin bir doğrulama etkinliği olduğunu söylemek zor. Çünkü siyasetin muğlak ve tartışmalı alanına giriyor ve tarafmış görüntüsü veriyor. Girişte belirttiğim gibi Twitter’ın yaygın bir doğrulama uygulaması olsaydı ve siyasi liderlere de tavizsiz olarak uygulansaydı, burada olumlu bir kanaat edinmek mümkün olabilirdi. “Buradan başlamışlar belki de başlamak için en doğru, en sembolik isim” diyebilirsiniz. Ancak tam da bu yüzden burası çok tehlikeli bir nokta. Çünkü kanaat ve önyargıların hakikatle çeliştiği anda, insanların hakikati değil yanlış kanaatlerini seçtikleri 1950’lerden beri yapılan bilimsel çalışmalarla (Leon Festinger, 1957) ortaya konmuş bir durum. Siyaset de büyük ölçüde kanaat ve önyargıları köpürterek yapılan bir iş. Doğrulama işine buradan başlamak neresinden baksanız risk.

PEKİ SİYASİ BİR KAZANIM OLUR MU?

Hadi diyelim Twitter, Amerika’da Trump tarzı bir politikacının yeniden seçim kazanmaması için siyasi bir hamle yaptı belki bütün dünyayı düşünerek bir sorumluluk aldı, bunun bir faydası olur mu? Tam da Amerika’daki seçimin arifesinde bu da çok mümkün görünmüyor. Çünkü böylesi büyük hamlelerin “geri tepme” riski çok yüksek. Brendan Nyhan ve Jason Reifler isimli bilim insanları bunu deneysel bir çalışma sonucu da ortaya koymuşlardı. Türkçeye Geri Tepme Etkisi (backfire effects) olarak çevrilebilecek etkiye göre insanlar, inançlarıyla ters düşen gerçek bir kanıtla karşılaştıklarında, bu kanıtı reddedip inançlarına daha sıkı sarılabiliyor. Çeşitli eğitim, bilinç ve siyasi kamplarda farklı şiddette oluyor ama oluyor. Yine bu köşede eski bir yazıda Amerika’da yapılmış bir araştırmaya (Duke Üniversitesi, Brigham Young Üniversitesi ve New York Üniversitesi ortak araştırması) dayanarak andığım gibi farklı yankı odalarında olan insanları karşıt siyasi görüş içeren iletilere maruz bırakınca, onların mevcut siyasi görüşlerine daha sıkı sarıldığının gözlendiği biliniyor. Bazen hakikatin de karşıt siyasi görüş olarak algılanacağını hiç unutmamak gerek.

Bu savaşta uzun vadede Trump’ın veya Twitter’ın kazanacağını söylemek güç; bahisçilik olur. Ancak kimin kaybedeceği tahmin edilebilir: Hakikat. Bu kör dövüşü hakikat için verilen mücadeleye neresinden bakarsanız zarar verecek. Çünkü tıpkı geçmişte Türkiye’de Erdoğan ve AKP için atılan manşetler gibi tek bir yankı odasına hitap ediyor. Bu da “hakikat ona nereden baktığına bağlıdır” gibi yorumsal çıkarımlar yapan postmodernist safsataya hizmet edebilir. Keşke Twitter “doğrulama ve sitemizde yayılan içerik için sorumluluk alıyoruz” çıkışını böyle şova çevirmeseydi. Çünkü onu sevmesek, haber okumak için kullanılmasını doğru bulmasak bile Twitter’a ihtiyacımız var. Nasıl, Trump bile sevmediği halde neden Twitter’ı silmediği sorusunu, normal medya işini yapmadığı için buna mecbur kalıyorum diye cevaplıyorsa öyle.