27 Mayıs 1960 askeri darbesinin açtığı ve yıllardır bir türlü kapanmayan ağır yara Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan’ın idam edilmeleridir.

Ülke kamuoyu ve siyaseti, idamların etkileri ve sonuçlarıyla uğraşmaktan bir türlü kurtulamıyor.

Bunun ana nedeni, genel olarak 27 Mayıs, daha özelde de idamlar konusunda Amerika Birleşik Devletleri-ABD’nin gerçek yerinin günümüze dek açıklık kazanmamış olmasıdır. 27 Mayıs’ta ABD, en duyarlı kısmıyla bugüne dek açılıp okunmayan bir kara kutu özelliği taşıyor.

Çünkü o kısmı ABD yıllardır açmıyor!

KALDIRILMAYAN CIA ŞALI

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı ( CIA) üzerinden en az 25 yıl geçen olaylara ilişkin belgelerin üzerindeki gizliliği kaldırır. Ancak, 18 Ocak 2017’de 13 milyon belgede Türkiye’deki 12 Mart 1971 darbesi için yaptığı gibi, erişime açtığı belgelerin kimi satırlarını siler. Evet, yanlış okumadınız üzerini kapatır!

27 Mayıs’ın kimi yönleri de açıklanmıyor. Aradan 36 yıl geçtikten sonra 27 Mayıs’ı ABD belgelerinde derinlemesine araştıran saygın bir bilim insanı, siyasi tarihçi Prof Dr. Fahir Armaoğlu şöyle diyor:

Gürsel hükümeti ile ABD ilişkilerine ilişkin olayların yazıldığı bazı telgrafların yayınından çekinilmişti… Bunun sonucu olarak Yassıada duruşmalarıyla, idamlarla ve 14’ler olayı ile ilgili olarak ABD hükümetinin tutumunu tespit etmek mümkün olmamıştır “Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı” Belleten c.LX, Nisan 1996, Sayı 227; ayrı basım, ss.203-226.

ABD, Yassıada duruşmaları, idamlar ve 14’ler olayı gibi 27 Mayıs’ın en bilinmesi gerekli olgularının belgelerini saklıyor. Üç konu, duruşmalar, idamlar ve 14’ler içinde, etkileri yönünden en önemli olanı kuşkusuz idamlardır.

Yassıada’da 15 idam kararı çıktı. Cumhurbaşkanı Bayar, idam edilmekten yaş haddi nedeniyle, iyi ki de kurtuldu. Kalan 14 kişi içinden yalnızca o yılın Temmuz ortalarında resmi bir ziyaret için Moskova’ya gidecek olan üçlünün seçilmesi nasıl oldu? Asıl karanlık nokta bu!

YERLİLER DE ÇOK YARARLANDI; YARARLANIYOR

Gizlilik kime yarıyor? Hiç kuşkusuz kendi ulusal çıkarı öyle gerektirdiği için ABD’ye.

Ancak, genel olarak 27 Mayıs’ta ABD, özellikle de CİA’nın etkisinin gizli tutulmasından yararlanan yalnızca ABD değildir.

Bu ülkede, ABD’ye yakınlıktan doğrudan ya da dolaylı olarak, siyasal ve ekonomik çıkar sağlayan yerli kişi ve çevreler, yıllar boyu o gizlilikten yararlandı. O yıllardan başlayarak komünizm düşmanlığı şemsiyesi altında toplanan sağcıların tamamına yakını; onların örgütleri ve partileri, 27 Mayıs, özellikle de idamlar konusunda ABD’ye toz kondurmadılar. ABD emperyalizmine karşı çıkanlar komünistlikle suçlandı. Ülkenin özgürlükçüleri, demokratları, sosyalistleri ve barış severleri, taşlandı, işlerinden kovuldu, hapsedildi ve öldürüldü; özetle ezildi; CHP suçlandı. O kadar ki, yine bir mayıs günü, 6 Mayıs 1972’de, gerçekten sudan sebeplerle suçlanan üç fidan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, idam kararlarının, “üçe karşı üç” türü ilkel intikam sesleriyle Meclis’teki sağcıların oylarıyla darağacına gönderildi.

Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı cinayettir. Bu cinayetin gerçek faili, ilgili belgeleri açıklamadıkça ABD’dir. Eğer iktidardakilerin Yassıada bağlamında döktükleri timsah gözyaşları değilse, ABD’den kara kutuyu açması neden resmen istenmiyor?

Bu ülkede 27 Mayıs 1960 sonrasının halkoylaması ile kabul edilen, demokratik ve özgürlükçü 1961 Anayasası, önce sağcı siyasetçiler, sonra da 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri, daha sonra da 12 Eylül 2010 ve sonrasında sözüm ona sivil AKP iktidarı tarafından iğdiş edilerek tanınmaz hale getirildi.

Eğer Türkiye sağı, özgürlükçü olabilseydi, geçen Çarşamba günü, 27 Mayıs 2020’de “Demokrasi ve Özgürlük”, yalnızca 10,37 hektarlık daracık Yassıada’da değil, 78 milyon 356 bin 2 00 hektarlık bütün Türkiye’de açılır ve çoktan 83 milyonun yaşamı olmuş olurdu!