Sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitle olup olmadığımız konusunda değişik fikirleri olanlar, milletvekillikleri düşürülenler konusunda söylemedik laf bırakmadılar neredeyse.
Başta Genel Başkanları Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP'liler ve ağızlarını her açtıklarında barış, demokrasi nutukları atan ama terörle aralarına mesafe koymaya yanaşmayan HDP'liler, tabir caizse açtılar ağızlarını yumdular gözlerini…
Millet iradesinin yok sayılması, parlamentoya darbe, TBMM'ye ve milli iradeye kumpas, 20 Temmuz Sivil Darbe sürecinin bir sonucu… ve benzerleri, söylediklerinden bazıları. Hiçbir anlamı ve karşılığı olmadığını bildikleri halde bir şeyler yaparmış gibi gözükmek için bağırıp çağırdılar…
Oysa hepsinin de çok iyi bildiği gibi, kararların okunması işlemi anayasa emri idi ve gelinen aşamada yapılabilecek başka bir şey yoktu: Yargıtay da dahil olmak üzere mahkeme süreci bittiği için, TBMM'ye düşen gelen tezkeredeki kararları okumak ve o kişilerin milletvekilliklerinin düşmesini sağlamaktı. TBMM de onu yaptı zaten.
Uygulamalarda çeşitli sebeplerle yaşanan ertelemeler olsa da, hüküm giyen milletvekilleri ile ilgili kararların TBMM'de okunması ve böylelikle TBMM üyeliklerinin düşmesi Anayasa'nın açık emri…
Anayasayı, kanunları, meclis içtüzüğünü herkesten iyi bilen isimler, taraftarlarına şirin gözükmek için gereksiz gürültüler çıkarmayı sevdiler belki, ama izleyenlerde de 'galiba bunlar cahil' kanaati uyandırdılar büyük ihtimalle.
Gürültü çıkarma meraklıları, en çok da 'kararların okunması neden dönem sonuna bırakılmadı' sorusunu sordular. Ama bu hususu gündeme getirmenin, 'neden daha önce okunmadı' sorusunu akla getirdiğini de unuttular bu arada.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, kararların bu zamana kadar bekletilmesini, 'infaz düzenlemelerinde adı geçenler lehinde hususlar olma ihtimali' ile izah etti ve benzer durumda olan iki milletvekilinin bu düzenlemelerden yararlandığını da hatırlattı.
CHP ve HDP'lilerin, gerek TBMM'de kararlar okunurken çıkardıkları gürültü ve gerekse sonrasında yaptıkları üst perdeden açıklamalar sırasında gelişmeleri takip eden milletimizin konuya yaklaşımını merak edip etmedikleri ayrı bir mesele.
Milletimizin bakışı!..
Çünkü, 'siyasi ve askeri casusluk maksadıyla devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerini açıklama' sebebiyle ceza alan CHP'li Enis Berberoğlu'nun TBMM'de bu zamana kadar nasıl durabildiği, insanların kendi arasında tartıştığı ve cevabını araştırdıkları konulardan birisi.
Yine, 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan ceza alan iki HDP'li ismin TBMM çatısı altında bu zamana kadar nasıl barınabildiği de, cevabı aranan sorulardandı.
"Enis Berberoğlu'nun yaptığı suç değildir" diyen CHP'lilerin, mahkum olduğu maddeleri değiştirmek için neden çabalamadıkları, önemli.
'Devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak' suç değil diyorlarsa, kanuni bir düzenleme yapmayı düşünebilirlerdi. 'Berberoğlu masumdur' sloganları atmak kolay, ama onun yaptığını suç olmaktan çıkarmak için kanun değişikliği istemeleri, imkansız…
Gürültücülerin hepsi ve vaktiyle Anayasa değişikliklerini imzalayan Kılıçdaroğlu, söz konusu milletvekilleri ile ilgili süreci baştan beri takip ettikleri için işlerin bu aşamaya geleceğini biliyorlardı.
Şu anda yapmaya çalıştıkları ise, mümkün olduğunca gürültü çıkararak insanların kafasını karıştırmak…
Devlet sırrını açıklamak ve terör örgütü üyeliği ciddi işlerdir ve milletimiz de kuru gürültüye pabuç bırakmaz…