31 Aralık 2020

Geçip giden...

2020'de geçen yıllar gibiydi. Yine 365 gündü… Dört mevsim, on iki ay… Fakat bu yılı biraz fazla yaşadık…

Hani bazen bir denizin kıyısında genişler kalbimiz, hani bir martının kanadına takılır hayallerimiz… Hani bazen kendi kıyısına çekilir insan…

Hani bazen "keşke"ler üfleriz. Niyetler tutarız tarihe, talih gülsün isteriz. Hani bazen yıldızlar göz kırpsın diye bekleriz.

Hani bazen zaman dursun isteriz. Hani bazen an'da kalırız. Yitirdiğimiz an'da, bulduğumuz an'da, karşılaştığımız an'da… An durmaz hâlbuki… Geçip gider… Sınıfları, dilleri, dinleri, milliyetleri umursamayan tek şey belki de zaman… Hep geçip gider… Hep yarım kalan işler vardır. Hep yarım kalan düşler…

Bir yıl da böyle geçti…

Yaptıklarımızdan çok yapamadıklarımızın hesabını tuttuğumuz bir yıl oldu 2020.

Kavuşmalarımızdan çok ayrılıkların olduğu. Sevinçlerimizden çok, kederlendiğimiz. Ertelediğimiz, geleceğe bıraktığımız. Yüreğimiz ağzımızda iyi haberler beklediğimiz. Hem çaresiz hissettiğimiz, hem çare olmaya çalıştığımız…

Özlediğimiz bir yıl oldu. Hasreti öğrendiğimiz… Babama sarılmayı özledim ben en çok... Babasına bir daha sarılamayacaklar var biliyorum...

"Öylesine bir yıldı" diyemeyeceğimiz bir yıldı 2020… Kimsenin "ne zamandı yahu" diye hafızasını zorlamayacağı bir yıl. Yılın başında hayatımıza ansızın giren bir virüs sayesinde alışkanlıklarımız, çalışma şeklimiz, ilişkilerimiz, planlarımız değişti. "Asla yapamam" dediğimiz pek çok şeyi yaptık. Dokunmadan, sarılmadan, maskeyle, eldivenle aylar geçirdik.

2020'de geçen yıllar gibiydi. Yine 365 gündü… Dört mevsim, on iki ay… Fakat bu yılı biraz fazla yaşadık… Daha fazla endişelendik, daha fazla korktuk, daha fazla yorulduk… Kızdık, sevdik, hayal kurduk, hayal kırdık, sevindirdik, üzdük, incittik, incindik. Yerine koyduk, yerine saydık, yaralandık, yara sardık.

Bazıları kendini tanıdı, kendiyle tanıştı. Ve tanıştığı insandan memnun kalmadı. Bazıları "eksik" dediği yanını tamamladı. Bazıları için zaten hiç eksik yoktu. Kendinden menkul ya da kendinden memnun bir yılı daha bitirdik…

Bazıları değişti, gelişti. Bazıları yerinde saydı. Bazıları ustalaştı, bazıları çırak çıktı.

Bazıları kibrini büyüttü, bazıları dayanışmayı. Bazıları çok bildi, bazıları dinlemeyi öğrendi. Kimi akıl verdi, kimi geçim derdiyle cebelleşti. Birileri yine çok bağırdı, birileri "ya sabır" dedi. Kimi palavra attı, kimi suya sabuna dokunmadı. Kimi "amaannn bana ne" dedi. Kimi "ne olacak bu memleketin hâli". Bazıları eve sığamadı, bazıları evden çıkamadı, bazıları eve giremedi. Kimi emek çaldı, kimi emeği yanında sağlığını da yok pahasına satmak zorunda kaldı.

Bir yıl daha geçti…

Kimi hastane koridorunda, gece vardiyasında, yatakta, mezarda…

Çok fazla yaşadık bu yılı ve çok eksikle giriyoruz gelen yıla. Sevdiklerimiz eksildi… Hiç sarılamayacaklarımız var, sesini hiç duyamayacaklarımız, yolumuzu hiç gözleyemeyecek olanlar… Kaygılarımız var en büyüğü sağlık… Korkularımız var en kötüsü işsizlik…

Kaygısını değil sevincini, korkusunu değil huzurunu, kavgasını değil, barışını yaşayacağımız günler umuduyla… Nice yıllarımız olsun.

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz