29 Mart 2020

Son zamanların sıra dışı İtalya güncesi: 200 metrelik özgürlüğüm

Köy evimizin etrafında çiçeklenen erik ve armut ağacımız çok üşümüş, çoğu çiçeğini dökmüş olsa gerek… 2020 yazında daha az erik ve armut yiyeceğiz demektir bu…

(Okuma Hızı: Adagio*)

Elimde küçük, kare bir not defteri… Saat 18.00'den sonra açıklanan güncel koronavirüs vakalarının rakamlarını yazıyorum çünkü okumak bu meselenin ciddiyetini kavramama yetmiyor. Gözlerimin gördüğünü ellerim teyit ettiğinde dank ediyor ancak.

"1, 2, 3, 4, 5,…"

Bir saymayı deneseniz 600'e kadar, bazen 700'e, her bir rakamın bir cansız beden olduğunu bilerek… ve sonra dönüp;

"Aman canım! Gripten de onca insan ölüyor" diyebilmek.

Her gün, üç haneli rakamlarda ölümler; ölenler tek göz odada yapayalnız, kimsesiz… Konvoy konvoy çıkıyorlar hastaneden, uğurlayanları olmaksızın…

İzlemediğim televizyon her daim açık şimdilerde; annenin gözü kulağı. Hele bir de sokağa bir yürüyüşe dahi çıkamadığımız bu dönemlerde. Kayıpların en çok yaşandığı Kuzey İtalya'da bir hastanede çalışan doktor şöyle diyor haberlerde:

"Hayatım boyunca asla göreceğimi hayal bile etmediğim manzaralar yaşıyor ve gözlerime inanamıyorum. Bu sahnelere ancak savaş dönemi şahit olunurdu oysaki…"

Tek avuntumuz, şimdi şimdi enfekte sayılarının düşüşe geçmesi: işe yarıyor evlerden çıkmayışımız. Yaşadığım küçük Orta Çağ kasabasında, günün belli saatlerinde köpeğimi çıkarıyorum, evimin iki yüz metre ötesine geçmemek kaydıyla. Oysaki tüm kasabayı alt-üst ederdik her sabah. Saatlerce yürür, karşılaştığım yaş ortalaması en az altmış beş olan "arkadaşlarım"la laflardım ayaküstü…

Şimdi sokaklarda kimsecikler yok. Köy evimize bile gidemez olduk; şimdi o 10 kilometre aşılmaz bir mesafe bu kısıtlamalarla. 23 Mart sabahı buz gibi bir sabaha uyandık, oysaki birkaç gün önce bahar gelmişti, çiçek tohumları ekmiştim bahçemize ve akşamı kar sepelemeye başladı. Köy evimizin etrafında çiçeklenen erik ve armut ağacımız çok üşümüş, çoğu çiçeğini dökmüş olsa gerek… 2020 yazında daha az erik ve armut yiyeceğiz demektir bu… Sağlıkla uyanalım hele o günlere.

Protestalar, pişmanlıklar ve çaresizlik

(Okuma Hızı: Andante non Troppo**)

İtalya'da, tüm yurt genelinde 31 Ocak 2020 tarihinden itibaren altı ay boyunca OHAL ilan edildi. En son 24 martta yapılan meclis toplantısında "her ay OHAL süresini ve karantina kurallarını değerlendirecekleri" kararı alındı. Her ay elde edilen sonuçlara, vakalardaki iyileşme veya kötüye gitme durumuna göre bir sonraki ayın planı yapılacak. Görülmez bir düşmanın alt edilme planları masaya yatırılıyor şubattan beri.

"Baştan beri şeffaf ve paylaşımcı bir çizgi seçtim. Hafife alıp gözlerimizin önünde cereyan eden gerçekleri saklamadım. Hepinize bu mücadelenin üstesinden gelmek için vazife düşüyor. Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ülkemizin yaşadığı en zor kriz."

İtalya başbakanı Giuseppe Conte'nin sözleri, her sessiz evde yankılanıyor. Şubat sonunda başlatılan "Evde Kal" kampanyalarına, alınan bir sıra karantina kurallarına karşı gelen medyanın popüler isimleri siyasetçisinden, sanat eleştirmenine kadar İtalyanları "özgürlüğü engelleyen bu kurallara" protesto etmeye çağırdı. Kuzey İtalya'da bu çağrılara kulak asanlar bile çok pişman şimdi. Her akşam 18:00'de güncellenen enfekte, pozitif ve ölen vaka sayılarını herkes birbirinden habersiz sessizce kontrol ediyor. Dua eden dudaklar kıpır kıpır:

"Haydi! Bu akşam az olsun kaybımız!"

Cremona Hastanesi koridorlarında bu ay başında yüksek ateş, soluk alamama şikayetleriyle gelen insan yığınını anlatıyor telefonda, psikiyatr amcamız:

"Anna! (Kayın validemin adı) Burası mahşer yeri oldu, kendinize çok dikkat edin oralarda."

Yaşadığım kasabada tam bir hafta önce bir pozitif COVID-19 vakası çıktı. O, ailesi ve son günlerde yakın temasta bulunduğu kişiler gözlem altında tutuluyor. Alt katta oturan yaşlı çift Maria ve Gino için kızları her hafta market alışverişi yapıyor ve kapılarının önüne bırakıyor. Maria birkaç saat sonra kapıyı açıp paketi alıyor; paket üzerinde olası virüs riskinden sakınmak için.

Perşembe öğle vakti kapı zili çalınca hepimizin yüreği ağzına geldi; uzun zamandır o zili çalan yok. Postacı gelmiş, zarfları apartman içindeki posta kutusuna yerleştirirdi hep; bu kez mermer merdivenin üzerine bıraktı ve:

"En az 2 saat sonra gelip alın" diye seslendi aşağıdan…

Valeria, şehir hastanesinde çalışan fizyoterapist arkadaşım geçen hafta:

"Sana gelmek istiyorum ama sadece seninle konuşmaya ihtiyacım var. Aşağıya iner misin?" dedikten sonra kapıda yaşlı gözlerle belirdi. Bir süre bakıştık birbirimize, benim de gözlerim doldu.

"Pozitif misin?" diye sordum ilk. Zira hastanede çalışıyor ve pek çok sağlık çalışanı ne yazık ki enfekte oluyor. Aklımızda bir tek bu konu, daha önemli ne var ki şu an? Varmış, sonra öğreniyorum…

Başını "hayır" anlamında salladı ve eşinin vücudunda kanser hücrelerinin metastaz yarattığını, bunun için acilen kemoterapiye başlayacaklarını hıçkırarak anlattı. Bu dönem? Hastaneler bir bir karantina hastanesine dönüştürülürken, tüm özel kliniklerin dahi yatak, teçhizat ve sağlık görevlileri OHAL kapsamında göreve çağrılmışken, askeriye 320 doktor ve sağlık görevlisini bünyesine alırken, İtalyan Sosyal Sigortalar Kurumu 400 doktor ve hemşire alımı yaparken, aciliyeti olmayan diğer tüm ameliyatlar, tedaviler ertelenmişken…

"Bu dönem böylesi ciddi bir hastalığın ortaya çıkması büyük şanssızlık!" diyemedim. Her ikimizin de gözyaşları sessizce isyan etti tüm bu yaşadıklarımıza…

Valeria şimdi WhatsApp'tan mesaj attı. Eşinin yanında rahat konuşamıyor paylaşmak istediklerini:

"Bugün kemoterapiye başladık…"


*Ağır ve yavaş

**Daha yavaş

Yazarın Diğer Yazıları

İtalya'da yeni bir başlangıç: Figaro, kahve ve trüf mantarı

Kaybettiklerinin acısıyla yaşamaya inat eden umut dolu, kahve kokulu, güler yüzlü insanların İtalyası; Patty'nin topraklarında trüf saklı Abruzzosu sizi bekliyor olacak. Şimdilik bize müsaade...

İtalya'da çekingen evre: Enzo, Tanrının Kamçısı ve Machiavelli

"İnsanın temel özelliği değişmezliğidir. İnsan geçmişte ne ise, güncelde de aynıdır ve gelecekte de aynı kalacaktır"

İtalya'ya övgü: Ettore, erguvan çiçekleri ve Etna

Hayatlarımıza dair tüm budalılıkları terk etmenin zamanı gelmişse şayet, arınmak kaçınılmaz olacaktır