20 Ekim 2020

Kıbrıs'ta ilk adım tamam, peki ikinci adım ne?

Belki AKP Reisi, eline önemli bir uluslararası hukuk kozu geçireceğini umuyor ve hesaplıyordur

Kuzey Kıbrıs'ta seçimin ikinci turu iki gün önceki pazar günü yapıldı ve seçimi küçük bir farkla da olsa AKP ve AKP Reisi kazandı.

Sizleri ayrıntılarla yormayayım. Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Sami Özuslu seçim sonucu belli olduktan sonra T24'e sıcağı sıcağına bir değerlendirme yaptı. Özuslu arkadaşımız değerlendirmesinin başlığını "Seçimi AKP – UBP adayı kazandı" olarak koymuştu.

İsabetliydi.

Ben o başlıktan UBP'yi de çıkardım. Çıkardım, çünkü UBP (Ulusal Birlik Partisi) artık "Kıbrıs'taki AKP" olarak anılması gereken bir partiye dönüştü. Daha önceleri de UBP Ada'da Türk milliyetçiliğinin siyasal temsilcisi idi. Her zaman Ankara'nın gözünün içine bakan, kulağı her zaman Ankara'ya açık bir partiydi. Ama son seçimi "kazanan" Ersin Tatar'ın yönetiminde, hele hele seçim arifesinde adeta "adı KKTC kendi Ankara'ya bağlı bir eyaletin" iktidar partisine dönüştü.

Nitekim seçimin ilk turunda yeteri kadar yüklenmeyen, müdaheleyi Maraş sahilinin açılması, Kıbrıs'a su taşıyan boruların onarımı, bir pandemi hastanesi açmak gibi gösterilerle sınırlayan AKP ve Reisi, seçimin ikinci turunda pabucun pahalı olduğunu, kendi haline bırakılırsa seçimi Mustafa Akıncı'nın kolayca kazanacağını görünce kolları sıvadı ve "KKTC bağımsız ve egemen bir devletmiş gibi" davranmayı da bir yana bıraktı.

Kanıt mı?

Buyrun size Sami Özuslu'nun değerlendirmesinden birkaç kısa alıntı:

"Son bir haftada belki de binden fazla insana iş sözü verildi…

TC Büyükelçiliği, adı 'partizanlık'la özdeşleşmiş UBP örgütüyle beraber çalıştı…

Özellikle Türkiye kökenli KKTC yurttaşlarının bulunduğu bölgeler adeta ablukaya alındı. Tek tek her birine ulaşıldı. Kimisine söz, kimisine para, kimisine izin verildi, 'Nush ile uslanmayanlar' ise 'tekdir' ile hizaya getirildi…

Sadece KKTC devletinin değil, TC devletinin de parasal ve siyasal gücü ‘federal çözüm ve özgür irade' mücadelesi veren Mustafa Akıncı'ya karşı acımasızca kullanıldı…

Kamu yayıncısı BRT'yi adeta 'UBP'nin Sesi Radyosu ve Televizyonu' yaptılar…

Kıbrıs'ta 'federal çözüm' isteyenleri Türkiye düşmanı ilan ettiler...

'İradeye saygı' diyenleri 'Türkiye'yi sevmeyenler' diye lanse ettiler…."

Bu kadarı yetsin…

Sonuçta KKTC'de seçimi AKP'nin ve reisinin desteklediği UBP değil AKP iktidarı ve AKP Reisi kazandı.

Bu kadar…

* * *

KKTC'de artık yeni bir dönem başlıyor. Dünyada hiçbir devletin tanımaya yanaşmadığı, "Tek millet iki devlet" diye öve öve bitirilmeyen, savaşta sanayici damadın SİHA'larıyla desteklenen Azerbaycan'ın bile tanımadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin fiilen 46 yıllık siyasal belirsizliğine belki de son verecek yeni bir dönem…

Bir bilgiye dayanmayan ama çok ciddi bir olasılığa işaret edeceğim: İlhak!

Akdeniz'in doğusunda Mısır'ın, İsrail'in, Lübnan'ın, Suriye'nin ve Birleşmiş Milletler'ce tanınmış, AB'ye üye yapılmış Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarından mahrum bırakılan Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs yani KKTC topraklarını ilhak etmesiyle elde edeceği uluslararası hukuk kazanımı Ankara için çok önemli.

Akdeniz'in doğusu söz konusu olduğunda ABD'den Rusya'ya, AB'den, (Katar hariç) Arap dünyasına kadar uzanan birbirleriyle rakip ya da müttefik bir güçler paleti tarafından şamar oğlanına döndürülen Türkiye'nin eline egemenlik alanına Kıbrıs'ın kuzeyinin de katılması bu bağlamda önem taşıyor,

KKTC'de şimdi federasyon çözümünü resmen reddetmeyen ama yokuşa sürerek olanaksızlaştıran bir yönetim seçim "kazandı". Güney'deki Rum yönetiminin de Rum milliyetçiliğine sarılarak müzakerelere öbür uçtan yokuşa sürmesiyle müzakereler artık göstermelik olmaktan bile çıkıp "anlaşmama müzakereleri"ne dönüşeceğe benziyor.

* * *

Peki AKP iktidarı Kıbrıs'ın kuzeyini ilhak ederse ne olur?

Belki AKP Reisi, eline önemli bir uluslararası hukuk kozu geçireceğini umuyor ve hesaplıyordur.

Ancak görünen o ki, böyle bir adım, AKP iktidarının "Bağdat'tan (Şam'dan, Brüksel'den, Washington'dan, Moskova'dan, Baku'dan, Berlin'den) dönen yanlış hesaplarına" bir yanlış hesap daha ekleyecek… 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim