Çıkıntılık yapmakla karışık bir dijital cesaret

House Party flörtlerinin hızı kesildi sanıyordum, meğer hâlâ devam ediyormuş.

Haberin Devamı


Hatta durum şu olmaya başlamış:
Erkekler flört virajlarını döne döne almaktan sıkılmış olmalı ki, artık direkt otobana çıkıp son sürat gaza basma motivasyonuyla hemen çıkma teklifi ediyorlarmış.
Bir kadın arkadaş anlattı:
“Bir anda onun arkadaşı, bunun arkadaşı derken kalabalıklaştı sohbet odası.
Yani birbirini tanıyan insan sayısı pek azdı. Herkes selam verip kendini tanıtıyordu, filan. Ve dakika bir gol bir, erkeklerden biri kendini tanıttıktan hemen sonra herkesin ortasında bana sevgili olalım mı dedi! Çok da ciddiydi. Ama dünyanın en saçma durumuydu.”
House Party’de her ne kadar yüz yüzeymiş gibi olsak da nihayetinde dijital bir karşılaşma bu.
Gerçek değil yani.
Orada hemen “Sevgili olalım mı?” diyen erkeğin gerçek hayatta bunu yüz yüze söyleyebileceğini hiç sanmıyorum doğrusu.
Bunun adı çıkıntılık yapmakla karışık geçici bir dijital cesaret olur, olsa olsa...

Haberin Devamı

Kadınların şikayet ettiği iki şey

“Dijital Flörtleşme” diye bir yerli belgesel var.
Aplikasyonların, özellikle de Instagram’ın flört olayını nasıl değiştirdiğini eğlenceli bir şekilde anlatıyor.
Kadınların belgeselde en çok şikayet ettiği iki mesele şuydu:
1. Erkeklerin aşırı ısrarcılığından sıkılıyorlar...
Mesela bir kadın kendisine bir erkekten gelen DM mesajlarını gösterdi.
Adam peş peşe yazmış da yazmış.
Kadın, “Hiçbir şekilde yanıt vermedim ama hâlâ yazıyor, garip değil mi?” diyordu, haklıydı.
2. Erkeklerin kendini beğenmişliğinden, ilk dakikalardan itibaren fazla sıkboğaz etmelerinden de sıkılıyorlar...
Mesela belgeseldeki bir başka kadın başına gelen bir olayı anlatıyor:
“Tanıştık, konuşuyoruz, gayet güzel.
Sonra ben bir ara yazdıklarına yanıt veremedim. Hemen öfkelendi.
Neden yanıt vermiyorsun, hani beni beğenmiştin diye.
Dedim ki; çalışıyordum, ofisteydim, sakin ol. Olsun dedi, bir beş dakika ayıramıyor musun? Yani garip değil mi bu?”
Haklı, gerçekten bu da garip.

Çıkıntılık yapmakla karışık bir dijital cesaret

Haberin Devamı

Christo da gitti, geriye şahane işler kaldı

Onların hem aşkına hem de sabırla bekleyerek gerçekleştirdikleri her biri ayrı çılgınlıktaki, dev boyutlu sanatlarına hayrandım.
Jeanne-Claude ve Christo Javacheff çiftinden bahsediyorum. İkisi de aynı gün, 13 Haziran 1935’te doğmuş.
1958’te de tanışıp evlenmişler. Jeanne-Claude 2009’da ölmüştü, Christo ise geçtiğimiz günlerde vefat etti.
Geriye ikilinin unutulmaz işleri kaldı.
Her işleri için sabırla beklediler dedim ya, gerçekten de öyle!
Mesela 1971’de projesini çizdikleri “Wrapped Reichstag” projesini ancak 1995 yılında gerçekleştirebildiler.
Proje neydi derseniz, olay şuydu:
Berlin’deki koca parlamento binasını 100 bin metrekare kumaş ve 90 profesyonel dağcının yardımıyla bir güzel paketleyip dürüm yapmışlardı!
Parlamento tam iki hafta boyunca bu şekilde kalmış ve tabii ziyaretçi rekoru kırmıştı.
Yine 70’li yıllarda fikrini geliştirdikleri Yüzen İskeleler projesi ise ancak 2016’da hayata geçebildi.
İtalya’daki Iseo Gölü’nün üzerine sarı kadife çiçeği renginde, toplamda 100 bin metrekareye yayılan iskeleler yapıldı.
Üç hafta boyunca açık kalan bu yüzen sarı iskeleler üzerinde binlerce insan yürüdü ve ortaya bol Instagram’lık kareler çıktı.
Bunun gibi daha çok enteresan işi vardı ikilinin.
Son zamanlarda Christo artık tek başına çalışıyordu zaten.
Peki bunca devasa ve zor işi neden yapıyorlardı?
Tüm bu geçici müdahalelerdeki amaç, bir noktadan sonra körleşen insan algısını yeniden diriltmekti. Bir tür Matrix hesabı.

Yazarın Tüm Yazıları