Erdal Sağlam

Ağırlaşan ekonomik tablo ve artan baskılar

06 Haziran 2020 Cumartesi

Siyasi iktidarın sürpriz biçimde 3 milletvekilinin hapse girmesine neden olan kararı, önümüzdeki dönem her alanda baskının daha da artacağının bir işareti olarak algılandı. Bu kararın ekonomideki tablonun giderek ağırlaşması ve kısa dönemde çözüm bulunamayacağının görülmesiyle yakından ilişkili olduğunu tahmin ediyorum.

Önceki gün TBMM’nin gündemine Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın imzasıyla gelen talep üzerine, mahkeme kararlarının okunmasıyla, bir CHP, iki HDP milletvekilinin yeniden hapse girmelerinin önü açıldı. Bu da yetmezmiş gibi 3 milletvekili aynı gece aceleyle tutuklanıp cezaevine gönderildi. Büyük tepki çeken bu karar, TBMM’ye yazının geldiği makamın bürokrat olması nedeniyle, “TBMM’ye, yani milli iradeye darbe” olarak nitelendirildi ve büyük tepki çekti. Bununla birlikte siyasi partiler, iktidarın amacını gördükleri için verecekleri tepki konusunda kendilerini ikircikli tavır içinde buldular.

Gündemi değiştiren bu kararın ardından, hep konuşulan İş Bankası’nın Hazine’ye devrinin yine gündeme gelebileceği, yeni kurulan siyasi partilerin seçime girmesini engellemek için yapılacak yasa değişiklikleri, Barolar Birliği düzenlemesi gibi geniş kesimlerce tartışılacak sivil toplum düzenlemelerinin de kamuoyunun gündemini değiştirmek amacıyla TBMM’ye getirileceği belirtiliyor. Bu arada anketlerde baraj altı gözüken MHP’nin bir erken seçimi engellemek için büyük bir çaba içine girmesi, bu nedenle daha önce karşı çıktığı düzenlemelere şimdi büyük destek vermesi de dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli’nin ortak kararla ittifakın uğradığı erozyonu durdurmak adına böyle bir yöntemi belirlediği konuşuluyor.

Bu arada pandeminin yönetilmesinde yapılan hatalar da daha görünür olmaya başladı. Bilim Kurulu tavsiyelerine rağmen, iktidar artık ekonomik ve politik tercihlerine öncelik veriyor. Maske fiyaskosu, geç alınan sokağa çıkma yasağı kararları hafızalardayken, yine sokağa çıkma yasağı kararında bir fiyasko daha yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece önce alınan bu hafta sonu sokağa çıkma kararını dün öğlen saatlerinde “kaldırıyorum” diye açıklama yapması şaşkınlık yarattı. Bu hafta yasak uygulanmayacağı varsayımıyla hafta sonuna yapılan THY gibi rezervasyonları düşünmeden alınan bu kararın, daha 12 saat dolmadan iptalinin açıklanması “düşünmeden alınan kararlar” için bir örnek daha oldu. Bununla birlikte doğal olarak, “tek adam rejimi kararları”nın niteliği daha da sorgulanmaya başladı.

Veriler kötü geliyor

Pandemi sürecinden çıkış adımları atılırken, nisan ve mayıs aylarına ilişkin ekonomik veriler, zaten pandemiye kırılganlıkta yakalanan Türkiye ekonomisinin iyice zora girdiğini gösteriyor. İşin kötü yanı diğer ülkeler yüklü doğrudan yardımlar yaparken, siyasi iktidar daha çok yükümlülükleri öteleyerek ve kredi imkânlarını artırarak ekonomiye müdahale etmeyi tercih ettiği için ekonomide normalleşmenin çok daha uzun süreceği görülmeye başlandı. Buna karşılık ekonomik imkânlar sınırlı olduğu için atabileceği adımların da sınırlı olacağını gören iktidar, ekonomide kötüleşmenin yaratacağı toplumsal karşı çıkışları da belli ki ötelemeye çalışacak.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomide dibin görüldüğü nisan ayının ardından mayısta kıpırdanmalar görülüyor. Veriler kıpırdanma olduğunu ama toparlanma demek için uzun bir sürecin gerekeceğini ortaya koyuyor. Türkiye ekonomisinde tüm makro verilerin bozulmaya devam ettiği görülüyor. Örneğin bu yılki büyümeyi kurtaracak denilen ilk üç aylık büyüme rakamı beklentilerin altında, yüzde 4.5 olarak açıklandı. Talep yok, ihracat düşüyor ama dış ticaret açığı azalacağına büyüyor. Turizm geliri de kesilince cari açık, dolayısıyla gereken ek döviz ihtiyacı da artmaya devam ediyor. Buna karşılık yaklaşık 4 bin 500 ürünün ithalat vergisi artırıldı ama bu kez de ihracattaki maliyet etkisi ve enflasyona yapacağı katkı tartışılır oldu. Mayıs ayı enflasyonu beklentilerin çok üstünde çıktı ve bu yıl çift haneden aşağı gelemeyeceği konuşulur oldu. Buna karşılık baskıyla indirilen faizler ve negatif faiz etkisiyle TL mevduatlar düşmeye başladı ama hükümet bankalara “herkese kredi verin” baskısını hâlâ devam ettiriyor.

Hükümetin işsizlik rakamlarının yüksek gözükmemesi için makyaj tedbirleri hazırladığı anlaşılıyor ama ekonominin bu gidişiyle, şimdi değilse 6 ay sonra, gerçek işsizlik oranları mutlaka ortaya çıkacak.

Özetle artık mızrak çuvala sığmıyor; siyasette ve ekonomide kötü yönetimin sonuçları giderek daha görünür oluyor. Bu gerçeği görüp gerekli tedbirleri almak yerine ekonomideki ve siyasetteki baskıyı artırmak, sonucu değiştiremez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları